Bu sayıda manşetteki haberimiz “Akçay’da Sel Hes Borularını Söktü.” başlığı ile çıktı. İlçemizin batıdan doğuya, büyükten küçüğe sıralanmış, denize akan üç deresi var. Komşu ilçemiz Türkeli ile sınırımızı çizen Akçay, Harda Çayı ve Abana ile sınırımızı çizen Kuğu Deresi.
19 Ekim 2014 pazar sabahı Akçay’da sel olayını bir doğasever dostumuz telefonla bildirdi. Doğan Özbay ile birlikte sabah saat 10.00’da Akçay’da haber turuna çıktık.
Akçay’ın burnunda Çayağzında güne erken başlayanlar kelek topluyordu. Çürükkaya’da sel sularının söküp sürüklediği dere kenarındaki HES borusu olayın boyutunu veriyordu.
Yolumuza kapalı bilgisini aldığımız çay içindeki HES yolundan devam ettik. Santral binasından sonra sel yolu kesmişti. Epçeler altında çay içinde sökülen bir HES borusu görülüyordu.
Sağanak yağmur saat 01.30’da sele dönüşmüş. Sel suları dere yatağının 4 metre derinliğine gömülen 2 ton ağırlığındaki HES borusunu çıkarmış, söküp savurmuş. Kavakören köyünden İlhami Dikbaş “Bunun böyle olacağı belliydi. Bu dere HES mes dinlemez.” diyor.
Dere boyu gözlem yaparak Suçatı’ya kadar aracımızı sürdük. HES regülatörünün yapıldığı Kızılcakaya Tüğmenoğlu Mahallesi altında gölet oluşmuş. Akçay’ın Çatak ve Karacakaya kollarından gelen suları burada hız kesmiş. Akçay, dereye müdahaleye, HES yapılmasına kızarcasına hırçın akışını sürdürüyor.
Suçatı’dan sonra Kızılcakaya HES şantiyesine uğradık. Burada tahribat büyük. Sel suları köprünün iki girişini almış, yolu trafiğe kapattımış. Elektrik direğini yıkmış, elektrikler kesilmiş.
Selin yol açtığı tahribata göz atalım.
– Paşalı grup yolu bir süre trafiğe kapandı.
– Sel suları ağaçları söktü sürükledi.
– Sırakonak köyü Toprakçı köprüsünün giriş dolgusunu kısmen aldı.
– Epçeler köyü Düvencideğirmeni kaynağından gelen belediye içme suyu hattını parçaladı. Sular kesildi, iki gün su verilemedi.
HES’in faturasını erken ödemeye başladık. Akçay ilk cezayı kesti bize.
Çocukluk yıllarımda şaşkınlıkla izlediğim 1965’li yıllara kadar devam eden Akçay Koru Patlaması şimdi olsa HES’in izi kalmazdı. Koru Patlaması nedeni bilinmeyen bir doğa olayı idi.
Çatalzeytin doğasına sahip çıkabilseydi, Karadeniz’in turizmde gözbebeği olacaktı. Ne yazık ki özellikle 2000 yılı sonrası doğa tahribatı arttı. Yerel yönetim, gözbebeği sahilimize sahip çıkamadı, halkımız da seyirci kaldı, tepki göstermedi. Doğa her türlü müdaheleyi reddeder. Redettiği ortada. En büyük tahribat Ginolu Balıkçı barınağı ile başladı. Şekerçeşme önündeki deniz dolgusu olayı körükledi. Kaşlıca önüne yapılan mahmuzlar sözde doğal dolgu yapacaktı. Bir işe yaramadı.
Deniz ergeç intikamını alır, almaya devam eder. Deniz tahribatı ile ilgili 2013 yılında iki, 2014 yılında üç haber yaptık. Sahile yeni set yapım çalışması devam ediyor. Eski setin 2-3 metre ilerisine yeni set yapılıyor. Böylece güzelim sahilimiz 5 metre daha daralıyor. Set üstüne set yaparak sahilimizi küçültmek akılsızca bir iş oldu. Sahilde yeşil alan bırakmaya gerek yoktu. Yeni yapılan set yaya kaldırımına kadar yanaşır böylece sahilimiz küçülmezdi. Belediyenin sahilden toprak kazanma çabası nafile bir iştir. Çatalzeytin’in estetiğine güzelliğine vurulmuş bir darbedir. Çalışma bitmeden çirkin manzara hemen ortaya çıktı.
Yapılan çalışmaları izliyorum. Bir denize bir sahile bakıyorum. Meraklılarla konuşuyorum. Setin daha ileriden yapılmasını isteyenler var, güzel oldu diyorlar. Çevreden, doğadan bi haberler.
Hergün evden çıktığımda deniz kenarına iner, denizle konuşarak çarşıya gelirdim. Şimdi deniz küstürüldü, sahil yok edildi. Vahşet tablosu içimi karartıyor, denize bakamıyorum.
Deremizi, denizimizi, sahilimiz katledenler birgün mutlaka hesap verecek. Doğa suçu affa girmez, doğa affetmez.