Esnaf Yaşam Savaşında

                 Üretici toplumdan, tüketici topluma geçişle birlikte oluşan esnaflık; uzun yıllar ilçemizde de gereksinimlerimizi peşin ya da veresiye karşılayan, mektuplarımızı köyümüze kadar ulaştırarak haberleşmemizi sağlayan, hasta ve müşkül durumlarda para kaynağımız,  sıkıntımızı gideren olarak görüp minnet duyduğumuz bir meslek grubu bu günlerde can çekişiyor.

                1950’li yıllarda gazozunu kendi yapan, karpuzunu, kavununu, meyve  ve sebzesini yetiştirip satan, tuz değirmeninde yemeklik tuzunu elde eden, yemeklik yağını çıkaran, yumurtayı kırcılar aracılığı ile köylerden toplayıp bizlere sunan, artanını sandıklayarak vapurla İstanbul’a gönderen esnaflarımız vardı.

                Zaman içinde kapitalizm ; acımasız yüzünü göstererek küçük imalathanelerin kapanmasını, üretim merkezlerinin üretim dışı kalmasını sağladı. Artık hazırı alıp satan konumundaki esnaflarımız zamana ayak uyduramadılar mı? Yoksa; ulusal sermayenin, arkasındaki siyasi güçle önce büyük şehirlerde; market, hipermarket, süpermarket ve grosmarket olarak satış merkezlerini açmaları, küçük esnafların bir bir kepenk kapatmalarını, işsiz kalmalarını sağladı. İşsiz kalan bu küçük esnaflara, mal üreten küçük imalathaneler de kapandı. Çünkü onların ürettiklerini market zincirlerinin alması olası değildi. Aile şirketleri de tarihe karıştı. Pazar, tekelleşen sermayenin eline geçti. Kendi sattıkları bir çok malın üretimini bazen kendileri bazen de o firmalara özel olarak yaptırmaya başladılar. Esnafımızın rekabet etmesi de gün geçtikçe zorlaştı.

                Çatalzeytin, küçük bir ilçe. Memur , işçi ve emeklilerin dışında yaşayanların tamamı esnaflıkla geçimini sağlamaktalar.

                Veresiye defterlerine yazdıklarının yarısını bile tahsil etmekte zorlanırken, en ücra köylerimize kadar                 gereksinimlerimizi  ulaştıran esnaflarımızın,  ilçemize açılan dört büyük mağaza ile yaşama şansı gittikçe azalıyor. Esnaf; yurtseverliğinin yanında gelişmelere açık ve ilçenin geleceğine yatırım yapandır.

                Okullarımızda, STK’larda kermes düzenlerken kapısından girdiğimiz esnaflarımız bize yardımcı olmuyorlar mı?

                Parasız kaldığımızda esnafımızın kapısını çalmıyor muyuz? İhtiyacımızı onlar karşılamıyor mu?

                “Param yok. Veresiye defterine yazıverir misin? Aybaşı veririm.” dediğimiz, zor gün dostu esnaflarımız değil mi?

                Kredi çekerken, iş yaptırırken, evlenirken bizlere kefil olan kim?

                Cenazemizde, dükkanını kapayıp taziyeye gelen, taputumuza omuz verip defin merasimine katılan, acımızı paylaşan esnaf dostlarımız değil mi?

                Aldıklarımızı, akşam üzeri köyümüze gidene kadar esnafımızın işyerine bırakmıyor muyuz?

                Esnaflarımızı yaşatmak için alışveriş yapmazsak, kimin işyerine gidip; “Söyle bir çay da dertleşelim.” diyeceğimizi  düşünmeyecek kadar, üç kuruşun hesabını mı yapacağız ?

                İlçemizde;  MYO öğrencilerinin sorunlarını çözen, gereksinimlerini karşılayan, halkımıza hizmet eden esnaflarımız varken ilçe dışından teklif alan kurumlara ne demeli ?

                Seçimlerde; işyerlerine, evlerine konuk olup oy istediğimiz esnaflarımızı yerel yöneticilerimiz ne kadar destekliyor? Esnafın oyu ile seçilen esnaf temsilcileri ile diğer STK yöneticileri esnafımızdan alışverişini hangi oranda yapıyorlar? Esnaf esnaftan alışveriş yapıyor mu?

                Değerli dostum esnaf Hasan YILMAZ; 2013 yılında, esnafın durumunu bilince çıkarmak için üzerinde, ”Uyan Çatalzeytinli uyan! İhtiyaçlarını al yerel esnaftan. Gitmesin kalsın ÇATALZEYTİN’de paran” ibaresi bulunan üç bin adet kalem ve çakmak yaptırdı. Kalem ve çakmakları halka dağıttı. Büyük bir duyarlılık gösterdi.

                “Benim esnafım canımdır.” derken, “Esnafın canı çıksın.” isteyenlerden olmamak için görüşlerimi sizlerle paylaştım. Değerlendirme duyarlı insanlarımıza kalmış.

  

LİSEMİZ 40 YAŞINDA

                 Günümüzden kırk yıl öncesine kadar, öğrenim olanakları yetersiz olan öğrencilerimizin orta okulu Çatalzeytin’de bitirdikten sonra Kastamonu ve diğer şehirlerdeki liselere gitmeleri, orada öğrenimlerini sürdürmeleri pek olası değildi. Lise öğrenimini paralı ya da parasız yatılı olarak Kastamonu’da sürdürenler, ev tutarak okumak zorunda kalanlardan daha şanslıydılar. Ben, Kastamonu Abdurrahmanpaşa lisesinde yatılı olarak öğrenimimi tamamladım. Bu bakımdan kendimi şanslı görmekteyim.

                Bizim kuşağın lise öğrenimini tamamladığı yıllardı. Sahil ilçelerinden; Abana, Bozkurt ve Türkeli’de de Lise yokken, ECEVİT hükümetinin Milli Eğitim Bakanı Mustafa ÜSTÜNDAĞ zamanında 1974 – 1975 Eğitim Öğretim yılında Çatalzeytin Lisesi açıldı. Birlikte sevindik.

                Türkeli, Abana ilçeleri ve köylerimizden gelen öğrenciler, lise bünyesinde açılan pansiyonda kalarak öğrenimlerini sürdürdüler. Komşu ilçelere, 1970’li yılların sonlarında lise açılana kadar eğitimin merkezi  olduk. Çok başarılı öğrencilerimiz, güzel mevkilere geldiler. Bir bölümü de görevlerinden emekli oldular.

                Bu sene lisemizin açılışının kırkıncı yılı. Her okul, kendi kuruluş yıldönümlerini etkinliklerle kutlarlar. Öğrenciler ve öğretmenleri bir araya gelerek okul yıllarını anarlar. Bilgi ve ekonomik birikimlerinden okullarının yararlanmasını sağlarlar.

                Yaklaşık otuz altı yıldan bu yana mezun veren   lisemizin, açılışının kırkıncı yılında, mezunları bir araya getirecek organizasyonun gerçekleştirilmesi için idareci ve mezunlarımızı göreve davet ediyorum.

İlginizi Çekebilir.

Yazarın Diğer Yazıları Ergun Usta