Mazhar Özcan İle Söyleşi

Öğretmen, yönetici, herkesle arkadaş, Hacı Mazhar Özcan’ı ilçe merkezinde, köylerimizde ve gurbette yaşayan hemşehrilerimizin çoğunluğu tanır. Sohbeti sevilir, bulunduğu topluma neşe katar.

Mazhar Özcan Emin Türkay Öztürk ile söyleşi sırasında, 10 Şubat 2011.

Benim tanıdığım Mazhar Özcan, hep hareket ve heyecan içindedir. Girmediği ortam yoktur, herkesle arkadaştır. Özellikle çocuklarla çok sıcak, çok güzel ilişkiler kurar. Çok girişken bir insandır. Mücadeleyi sever. Yüzü hep güler. Türkiye’nin neresinde olursa olsun arkadaşlarını, dost bildiklerini arar bulur, fırsat buldukça doğuya, batıya her yere ziyaretlerine gider. Adresleri, telefonları defterinde yazılıdır.

Herkese dost elini uzatır. Sıcak ilişkiler kurar ama disiplini de elden bırakmaz. O herkesin Mazhar Öğretmeni (Mazhar Hocası)’dir. Macera dolu, oldukça renkli bir yaşamı vardır. Bu nedenle Özcan ile yapacağımız söyleşinin uzun süreceği baştan belliydi. Çünkü hayatı roman gibi. Karadeniz gibi dalgalı, coşkulu…

ÖZTÜRK :   Özgeçmişiniz ?
ÖZCAN :   01.01.1935 tarihinde Paşalı köyü Paşaoğlu mahallesinde doğdum. Paşazade Hacı Mustafa Bey’in torunu Hamdi Çavuş (Özcan)’un oğluyum. İlkokulu Paşalı köyünde okudum.

ÖZTÜRK  :  Bugün hala    ayakta duran Taş Mektep olarak bilinen bina da mı okudunuz ? Hangi yıllarda ?
ÖZCAN :   Bugün Köy    Müzesi yapılması düşünülen Taş Mektep’te 1945-1950 yılları arasında okudum. Okul, köylü tarafından yapılmıştı. Benim okul çağımda, öğretmen olmadığı için okula geç başladım.

ÖZTÜRK : Kastamonu Gölköy Enstitüsüne gidiş nasıl oldu ?
OZCAN  : 1951 yılında  Ayancık’ta Gölköy Enstitüsü sınavını kazandım. 1958’de Ilköğretmen Okulundan mezun oldum. Girişte okulumuzun adı Gölköy Enstitüsüydü. Sonradan adı Ilköğretmen Okulu olarak değişti.

ÖZTÜRK : Çocukluğunuz nasıl geçti ? Hayvan otlattınız, çayda balık tuttunuz mu ?
ÖZCAN  : 7 kardeş, 1 kız 6 erkek yokluklariçin de büyüdük. İdare lambasını zor buluyorduk. Delisi yarıya Akçay’ın karşısındaki (Türkeli yakası) Devret tarlalarında kara keçi güttüm. Günlerimiz Akçay boyunda geçti. Yüzdük, balık tuttuk. Misina oltası ile tefekten yaptığınız çit ile balık tutardık. Sırtımda odun taşıdım, kazma ile tarla kazdım. Sırtıma mısır, buğday yüklenip değirmene gittim.

ÖZTÜRK : Evlilik yılınız ?
ÖZCAN : 27 Eylül 1959’da Selver (Toprakçeken) ile evlendim. 2 kız, 6 erkek (8 çocuk) babasıyım.

ÖZTÜRK : İlk görev yeriniz ?
ÖZCAN : Bingöl ili Solhan İlçesinde Merkez İlkokulunda göreve başladım. Burada 31 Ekim 1958’den 1960 devrimine kadar çalıştım. Eşimin hamile olması üzerine tayin istedim. İhtilal günü Karabük’te idim.

ÖZTÜRK : Başka nerelerde görev yaptınız ?
ÖZCAN : Daday Savaş köyünde 4 yıl, Çatalzeytin Saraçlar köyünde 1964-1972 arası 8 yıl, görev yaptım Saraçlar’da çalışırken hoş olmayan bir olay yaşadım Bu olay benim hayatımın akışını değiştirdi.

ÖZTÜRK : Nasıl bir olay ?
ÖZCAN : İstemeyerek bir kavgaya karıştım Tartıştığım kişinin az işittiğini bilmiyordum. Bu olayla ilgili 2 yıl hapse mahkum oldum.

ÖZTÜRK : Hapis yattınız mı?
ÖZCAN : Zorunlu olarak görevi bırakıp kaçtım. Avrupa’ya geçiş için İstanbul’a gittim. İstanbul Aksaray’da Çapa Özel Dershanesinde kaçak olduğum için Haşan Açıksöz ismi altında öğretmen olarak çalıştım. Metin Ahatoğlu ile Fuat Yaşar dershanenin sahipleri idi. Geceleri de Topkapı, Edimekapı, Aksaray ve Fatih’te seyyar satıcılık yaptım. Kolonyağı satışından kestane, portakal,mısır, güneş yağı satıcılığına kadar üç tekerlekli arabayla her işi yaptım. Bu iş 1,5 yıl sürdü. Mustafa Karaosmanoğlu vasıtasıyla batmış olan bir gemide çalıştığımı belgeleyen gemici bonservisi çıkarttım. Uçak ile İsviçre’ye gittim Beni Paşalı köyünden hemşehrilerimiz karşılayıp işe sokacaklardı. Hava alanına indik. Turist olduğumuz için anında İstanbul’a geri gönderildik. Dershane ve seyyar satıcılık işi bir süre daha devam etti. Almanya’ya gitmeye karar verdim.

1973’te Kayadibi köyünden İsmail Taşkıran kendi taksisiyle beni ve Ali Bayrakdar’ı (şimdi Kayadibi köyü muhtarı olan) Almanya’ya götürdü. Almanya Hamburg’da gemide aşçı olarak işebaşladım. Gemi içinde her türlü işi yaptım. Bütün Avrupa devletlerini gezdim, tanıdım. Kendimi ifade edecek derecede Almanca öğrendim, konuşmaya başladım. Gemi işinde 11 ay 25 gün çalıştım. 17.07.1974’te bütün neticeleriyle birlikte genel af çıktı. Türkiye’ye döndüm.

ÖZTÜRK : Gemide nasıl bir çalışma düzeni vardı ?
ÖZCAN : Gemide her personelin belli bir işi vardı. Kaptanın verdiği görevler aksatılmadan aynen yerine getirilirdi, işim bitti diye boş durmak asla yoktu. Yani askeri disiplin gibi.

ÖZTÜRK : Türkiye’ye döndünüz, göreve hemen başlayabildiniz mi ?
ÖZCAN : Göreve dönmek için başvurumu yaptım. Sağlık kurulu raporu istediler. “Görmüyor, görev yapamaz” dedi. Hemen doktorun yanına gittim. Eline yapıştım. Öğretmenliğe dönüş için Almanya’daki işimi bıraktığımı, 8 çocuğum olduğunu söyledim. “Gözlükle görüyor diyemez misiniz ?” dedim. Doktor düşündü taşındı. Sağlam raporu verdi.

ÖZTÜRK : Almanya dönüşü nerede görev aldınız ?
ÖZCAN : 25 Eylül 1974’te Valilik emrine verildim. Samancı köyüne tayinim çıktı. Samancı’dan Kavakören’e geçtim, 1979 yılında Mustafa Öztürk İlköğretim Müdürlüğünden emekli olduktan sonra İlköğretim Müdürlüğü görevi bana verildi. Bu görevi 05 Ocak 1981’e kadar sürdürdüm.

ÖZTÜRK : Sizin 12 Eylül sonrası bir grup öğretmen, memur, öğrenci ile birlikte göz altına alındığınızı, Mamak’a gittiğinizi biliyorum. Bu olay bende derin bir acı bırakmıştır. Bir pazar günü sahil boyunda gezmiş şakalaşmıştık. Benim sırtımda parke vardı. O zamanlar modaydı. Yeşilimsi askeri giysileri andıran bir parke. Siz bana parkeni 1 liraya alırım dediniz. Ben de kabul ettim. 1 lirayı aldım, sırtımdan parkeyi çıkanp size verdim. Gece duydum ki polisler sizi alıp götürmüşler, benden aldığınız parkeyi giymişsiniz.
OZCAN : Evet bir gece yarısı 03:40’da futbol sahası yanındaki evimde uyurken kapılar vuruldu. Kastamonu’dan gelen polisler “Etrafın sarıldı, teslim ol!” çağrısı yaptılar. Polis telsizinden “Deniz Kurt l’i yakaladık” anonsu yapıldı. O zaman polis teşkilatı kurulmamıştı. Benimle birlikte 24 arkadaş (Mazhar Özcan, Hayat Oğuzhan, Cemal Özdemir, Ahmet Özcan, Hüseyin Açıkgöz, Onur İşcen, Ahmet Aslandağ, Ergun Usta, Recep Demircan, Birol Bozkurt (Refik), Varol Bozkurt, İsmet Yeni, Vedat Akyol, Yaşar Korkmaz, Şevket İnce, Birol Boci, Memduh Meşepmar, Arslan Pehlivan, Neriman Üstünel Kaplan, Üçar Kılınççete, Mehmet Çelik, Hüsnü Çelikkıran, Gökhan Yalçın, İbrahim Öztürk) gözaltına alındık. Sabah topluca Çatalzeytin’den hareket ettik. Kastamonu’da İnönü Polis Karakolu nezarethanesine atıldık. Çok ilkel koşullarda 17 gün kaldık. Teker teker ifadelerimiz alındı. Çok eziyetler gördük, ifadelerden sonra bir kısmımız Kastamonu’dan Ankara Mamak Askeri Cezaevine gönderildik.

ÖZTÜRK : Mamak’ta  ne kadar kaldınız ? Günler nasıl geçti ?
ÖZCAN : 59 gün kaldık. 05.01.1982’den 28.02.1982’ye kadar. Tam bir disiplin. Vuran vurana… Kıran kırana.. Esir kampı gibi korkudan bahçeye hava saatine bile çıkmak istemezdik.

ÖZTÜRK  : Mazhar Hocam….. Biliyorsunuz ben Mamak’a gitmedim ama sizin için hazırlanan iddianamede adım geçti. Mamak’a gitmiş gibi acılar çektim yüreğim yandı. Mamak’tan çıkıpta Ankara’da göz doktoru düzene uyanlara bugün çok şaşarım. Sizinle Mamak çıkışı Çatalzeytin’e geldiğinizde sohbet ettik. Bana demek, kooperatif her türlü cemiyet işlerinde artık görev almam, dediniz. Cennete gitme demeği bile olsa üye olmayacağınızı söylemiştiniz.
ÖZCAN  :  Eziyet gördük ama…. Biraz da espirisi var.

ÖZTÜRK : Mamak sonrası…
ÖZCAN : Mamak’tan çıktıktan sonra 3 ay açıkta kaldım. Açığın sona erdirilmesi ve tekrar eski görevime dönüş için dilekçe yazdım. Tanıdık İlköğretim Müfettişleri devreye girdiler. Fakat Vali Orhan Pirler, dilekçemi uzun süre sümen altında tuttu. Beni göreve iade etmedi. Ben yılmadım, yanına gittim, Vali ile görüştüm. Vali bana “Hiçbir ilde, sıkıyönetimce tutuklanıp bırakılan hiçbir yönetici göreve iade edilmedi. Seni aynen göreve çevirirsem bileklerimi keserler.” dedi. Ben de “İlk siz olun….. Hak, hukuk bilen siz olun….” dedim. Vali benim tayinimi imzaladı. Eski görev yerim Çatalzeytin İlköğretim Müdürlüğüne geri döndüm.

ÖZTÜRK : Daha sonra bu görevden yeniden alındınız değil mi ?
ÖZCAN : 1985 sonuna kadar bu görevde kaldım. Bu görevdeyken Kastamonu Eğitim Yüksekokulu sınavlarına dışarıdan girdim, 1984’te diplomamı aldım. Baştaki ANAP hükümeti İlköğretim Müdürlüklerini sona erdirerek unvanı İlçe Milli Eğitim Gençlik ve Spor Müdürlüklerine çevirdi. Beni 17.07.1985’te Merkez 50. Yıl İlkokulu Depo Öğretmenliğine atadılar. Depo Öğretmenliğinde boşta durmaktansa Çelebiler İlkokuluna tayin istedim, Çelebiler’debir müddet çalıştım. Kendi köyüm olan Paşalı Yenicami İlkokuluna tayin istedim.  Paşalı’da çalışırken İstanbul’a tayin talebim oldu. Sultançiftliği 50. Yıl ilköğretim okuluna tayinim çıktı. Görev yerimi görmek için İstanbul’a gittim. Henüz göreve başlamadan, Bartın’da cezaevinde yatan kardeşlerim Cemil Özcan ve Rıdvan Özcan’ı ziyaret etmek istedim. 02 Eylül 1986’da oğlum Zafer Özcan ile beraber bindiğimiz otobüs Devrek çayına uçtu. 11 kişinin öldüğü kazadan yüzerek çıktım. İstanbul’da 3 yıl sınıf öğretmeni olarak çalıştım. 04 Nisan 1989’de İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne tekrar başladım. 16 Ekim 1996 tarihinde isteğimle emekliye ayrıldım.

ÖZTÜRK : İlçe Milli Eğitim Müdürü olarak kaç yıl çalıştınız ?
ÖZCAN : Demirel gibi…. Ben de 3 kez İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne geldim gittim. 1979-81, 1981-85, 1989-1996 yıllarında 13 yıl yöneticilik yaptım.

ÖZTÜRK : Tös ve Töb-Der çalışmalarını nasıl yürüttünüz ?
ÖZCAN : İlköğretim Müfettişi Mustafa Esen beni teşvik etti. 54 öğretmen arkadaşla benim başkanlığımda Türkiye Öğretmenler Sendikasının (TÖS) Çatalzeytin Şubesini 01 Temmuz 1967’de kurduk. Genel Başkanımız Fakir Baykurt’un örgüt üzerinde etkisi çok büyüktü. Genel Başkan Fakir Baykurt ve Genel Başkan Yardımcısı İsmail Sefa Güner Sinop’a konferansa geldiler. Konferans sonrası Baykurt’u herkes kendi ilçesine davet etti. Baykurt “Programım çok dolu Ankara’ya gitmek zorundayım, 27 mahkemem var, beni engellemeyin.” dedi. Uğurlamak için otelin önüne çıktık. Benimle vedalaşırken, elini bırakmadım. “Küçük yerleri önemsemiyorsunuz. Biz çok yıpranıyoruz. Mutlaka Çatalzeytin’e gelmelisiniz dedim. İkna ettim, beraber Çatalzeytin’e geldik. O gün, Baykurt’la Çatalzeytin çok hareketli bir gün yaşadı. Tös, çatısı altında çok yoğun hareketli çalışmalar yaptık. Seminerlere, toplantılara, yürüyüşlere katıldık. Ara rejimde Tös kapandı, Töb-Der kuruldu. Avrupa’dan dönüşte Töb-Der çalışmalarına katıldım. Boykot yaptık, idari cezalar aldık. Mesleki dayanışma içinde olduk. 12 Eylül 1980’de Töb-Der’i de kapattılar.

ÖZTÜRK : Milli Eğitim Müdürlüğü yaptığınız yıllarda düzenlediğiniz Bilgi ve Halk Oyunları Yarışmalarıyla köy ilkokullarının ve köyler halkının da katılımıyla bayram coşkusu yaşanırdı. Sorular hazırlanır, diğer daire amirleri de bu çalışma içinde yer alırlardı. Anlatır mısınız ?
ÖZCAN : Bilgi Yarışmaları Mustafa Öztürk zamanında başlamıştı. Okulları gruplara ayırırdık. Yemekler yenilir, davul-zuma eşliğinde Bilgi ve Halk Oyunları yarışmaları yapılırdı. Köylerde Halk Eğitimin açtığı dikiş kurlarını da bu çalışma içine alırdık. Öğrenciler bu toplu yemeklerde çatal, kaşık kullanmasmı da öğrenirdi. Gruplardan ilk üçü tespit ederdik. Çatalzeytin merkezinde de final yapılırdı. Genel kültür, Sosyal Bilgiler, Matematik, Türkçe dallarında soruları Halk Eğitim iş birliği ile hazırlardık. Jüriye zaman zaman daire amirlerini de katardık. Muhtarlar, köyler halkı katılımıyla bayram havasında davul-zuma eşliğinde coşkulu yarışmalar yapardık. Bu yarışmalarla öğrencilerin bilgileri ve kendine güvenleri artardı. Finalde tespit ettiğimiz gönüllüler köyden gelen öğrencilere ve velilerine yemek ikram ederlerdi.

Halkoyunları ve Bilgi Yarışmaları

ÖZTÜRK : Askerlik görevinizi nerede yaptınız ?
ÖZCAN : Kısa dönem askerlik yaptım. 1,5 ayı Tokat’ta 1,5 ayı Amasya’da askerlik sonrası aynı görev yerlerimize döndük. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Ahmet Tahtakılıç Tokat’a geldi. 8000 öğretmenin askerlik yaptığı Er Eğitim Tugayını ziyaret etmedi. 1000’e yakın öğretmen bu olayı protesto ederek yürüyüş yaptık. Olaya önderlik eden 4 arkadaşımız disipline sevk edildi. 13.12.1962’de terhis oldum.

ÖZTÜRK : Herkesçe duyulmuş olan sizin çok anılarınız var. Bir askerlik anısı anlatır mısınız ?
ÖZCAN : Amasya’da, kısa dönem askerliğimizde öğretmen Mehmet Öztürk’ten 5 lira ödünç para aldım. “Param gelince hemen vereceğim” dedim. Param geldi ama borcumu ödemedim, Mehmet öğretmen de alacağım sürekli istedi. Ona
bir plan hazırladım Ne vermişse tarihi ile saatiyle not tuttum. Bir gün Mehmet öğretmene gel hesaplaşalım dedim. “Gazetemi okudun 5 kuruş, sigaramı aldın 5 kuruş, kağıt – zarf verdim 10 kuruş vs. toplam 495 kuruş hesap meydanda sana 5 kuruş borcum kaldı. Al 5 kuruşunu …” dedim.

ÖZTÜRK : Çatalzeytin’de ilk gecekonduyu siz yaptınız değil mi ? Arazi kime aitti ?
ÖZCAN : Işıkveren’de bugünkü gazinonun olduğu yerde belediyenin elektrik santralı ve havuzu vardı. Santralın karşısındaki tapulu arazime bina yapmak istedim. Belediye ruhsat vermedi. 1977 yılında ben ruhsatsız olarak evi yaptım. Ruhsatı daha sonra aldım, epey sıkıntılar yaşadık. Bu olayı Baki Karahan Hürriyet gazetesinde haber yapmıştı.

ÖZTÜRK : Sizin gülen, güldüren bir yapınız var. Mizah size ilaç gibi. Sert duruşlu olarak da bilinirsiniz. Hangi yönünüz ağır basar ?
ÖZCAN : Bu soruyu yanıtlamak benim için kolay değil. Gülen yüzümün ağır bastığım düşünüyorum. Her zaman şen ve şakrak görünmek çok zor. 8 çocuk yetiştirdim. Olaylardan çabuk etkilenirim.

ÖZTÜRK : Gölköy’de okudunuz, Köy Enstitüsü mezunu sayılmıyorsunuz ama aynı yerde aynı havayı kokladınız. Neler öğrendiniz ? Hangi müzik aletini çalarsınız ? Müzikle çok yakın ilginizi biliyorum Matematik dersini  yarıda kesip, müzik dersi  yaptığınızı da ?
OZCAN : Mandolin ve saz çalıyordum, devam ettiremedim. Köy Enstitüleri bilim ve kültür fabrikaları idi. Yiyip içtiklerimizi, giydiklerimizi bize hep öğrettiler. Yaban elma çekirdeğini ektik. Elma fidanı oldu. Aşıladık bize elma verdi. Kendi ürettiğimizi yedik. Yiyeceğimizi, giyeceğimizi nasıl üreteceğimizi öğrendik. Gölköy’e yerleşen göçmen ailelerin evlerini gruplara ayrılıp cam hariç biz yaptık. Kanalizasyon büzlerini bile biz döktük. Evlerin kapı ve pencerelerini biz yaptık.

ÖZTÜRK : Bağ, bahçe işleri sizin yaşamınızda önemli yer alıyor. Nerede, neler yetiştirdiniz ?
ÖZCAN : Toprağı severim, bağ-bahçe işleriyle de çok ilgilenirim. Okulun bana aşıladığı bir alışkanlık bu. Işıkveren’de evimin bahçesinde Çayağzı’nda Saraçlar, Kavakören, Paşalı köylerinde bana ait arazilerde çok sayıda meyve diktim,
aşıladım. Ceviz, elma, armut, kiraz, dut, erik, incir, vişne kayısı, kivi, üzüm, kestane meyve çeşitleri arasmdadır. Görev yaptığım okullarm bahçelerine diktiğim meyveler hala duruyor.

ÖZTÜRK : Öğretmenlik ve yöneticilik görevlerinizde eğitim sorunlarım nasıl çözerdiniz ?
ÖZCAN : “Sabır acıdır, meyvesi tatlıdır” derler. Öğretmen hele yönetici çok sabırlı olmalıdır. Çevremdeki kişilerle diyalogu hiç kesmedim. Sorunlara olumlu ve ılımlı yaklaşırım. Başarımı barışık yaşamaya borçluyum.

Özcan kaymakamlığa vekalet ederken.

ÖZTÜRK : Eğitim dünyanızın anılarla dolu olduğunu biliyorum. Okuyucularımıza bir tanesini anlatmak ister misiniz ?
ÖZCAN :  Anı çok… Bir tanesini anlatayım. Kaymakamlığa vekalet ediyordum. (Şimdi Kaymakam kaymakama vekalet ediyor. Benim zamanımda daire amirlerinden biri Kaymakam olmadığı zaman Kaymakama vekalet ederdi.) Kaymakam Vekili olarak Dağköy’e gittim. Öğretmeni görmek istedim. Öğretmen gezi planı yapıp, öğrencilerle kır gezisine gitmiş. Okul kapalıydı. Beni cami imamı karşıladı. Öğle vakti idi, yemek hazırlattı yedik. Aradan 2-3 hafta geçti, bir Cuma günüydü. Ziyaretime gelen kişiyi tanıyamadım. “Beni tanımadınız mı ? ” dedi. Gelen Dağköy imamıydı. “Evet” dedim. “Hani yemek yemiştik.” dedi. Ben “Ne yemiştik” diye sordum. Hoca “Tavuk yedik” dedi. “Hocam kaç tavuk yedik” diye sordum. “Bir tavuk” dedi. “Bana herkes bir tavuk yediriyor. İki tavuk yedirseydin, seni hatırlardım” dedim.

ÖZTÜRK : Bugün bir siyasi partinin ilçe başkanısınız. Siyasi yaşamınızdan söz edelim. İki dönem aday oldunuz. Haziran 2011’de yapılacak Genel Seçimler nasıl geçer ? CHP ne yapar ?
ÖZCAN : CHP İlçe Başkanlığını 16 Temmuz 2005 tarihinden beri sürdürüyorum. 1999 ve 2004 yıllarında CHP’den İl Genel Meclisi Üyeliğine aday oldum, kazanamadım. Seçilenleri kutladım. Halkımızın iradesine sonsuz saygım var. Haziran 2011’de yapılacak seçimlerde CHP’nin başarılı olacağına inanıyorum.

ÖZTÜRK : Eşinizle birlikte hacca gittiniz.Hacı olmak yaşamınızı nasıl etkiledi. ?
ÖZCAN : Eşim Selver ile 2009’da Hacca gittik. Hacı olmak büyük bir haz verdi bana, anlatmak mümkün değil. Çok rahatladım.

Mazhar Özcan eşi Selver Özcan ile Hac’ta, 2009.

ÖZTÜRK : Mazhar Özcan’ın oldukça hareketli, renkli bir yaşantısı var. Şimdi HES mücadelesi içindesiniz. Ne olacak Akçay? Köydeki kentteki insanımıza neler önerirsiniz ?
ÖZCAN : Bu çaylar, bu sular, bizim öz malımız. Anamızdan emdiğimiz süt gibi… Babamızdan, dedemizden intikal eden bir servet gibı Bizim, hepimizin. Bu sularda tüm insanlığın akkı var. “Alın bu çayları, ne yaparsanız yapm, sizin olsun demeyeceğiz.” Tüm gücümüzü kullanacağız. Su düşmanlarıyla savaşmak en başta gelen görevimiz. Merkez ve köylerimizde gurbette yaşayanlara sesleniyor, çağrııda bulunuyorum. Lütfen beraber olalım Sularımızı koruyalım. Akçay şimdi aktığı gibi sonsuza dek akmalı.

ÖZTÜRK : Çatalzeytin’de hangi öğretmenlerle beraber çalıştınız ? Ve bu öğretmenlerle ilişkileriniz nasıldı ?
ÖZCAN : Ben Daday’dan Çatalzeytin’e 1964’te geldim. Saraçlar’da göreve başladım. Yıllarca köylerde çalıştım, yöneticilik yaptım. Çok değerli arkadaşlarım oldu. Birbirimizi çok sevdik. Düşünebiliyor musunuz ? İlçede görevli 70-80 öğretmen beraberce oturup yemek yedik. Düğünlere, bayramlara, toplantılara katıldık. Her ay başı cumaya rastlayan günde toplantı yapar, sorunlarımızı anlatır, çözüm yolları arar dertleşirdik. İlişkilerimiz çok iyiydi. Dayamşma içindeydik. Biriktirme Yardım Sandığımız vardı. İlçede görev yapan öğretmenler her ay sandığa aidat verirdik. Düğünü, nişanı olan arkadaş, sandıktan para çeker aydan aya öderdi. Öğretmenler Demeğini kurduk. Diğer memurların da yararlandığı lokalimiz yıllarca hizmet verdi.

Beraber çalıştığımız bilgi ve deneyimleri paylaştığımız ağabeylerim, arkadaşlarım tüm meslektaşlarımızı hep anımsarım. Esat Açıkgöz, Hayri Güzelaydın, Yusuf İnce, Mustafa Oztürk, İbrahim Öztürk, Cemal Özdemir, Elmas Kocabaşoğlu, Haşan Yıldız, Cemal Irak, Mustafa Esen Mehmet Açıkgöz, Mehmet Öztürk, Ahmet Açıkgöz, Mahir Kurt, Seyfettin Toprakçeken, Ahmet Özçelik, Mustafa Oztürk (Yemişli), İsmet Kars, Hüseyin Karaoğlu, Kazım Gür, Şükrü Özdemir, Hüseyin Özdemir, Hüsnü Özçelik, ebediyete intikal etmiş, aklıma gelen öğretmenlerimiz.

ÖZTÜRK : Sizden duyduğum “Olduruk” sözcüğü var. Bu sözcük 2008’de yayınlanan Ciye Çatalzeytin Belgeseli Folklor bölümü Yerel Sözcükler listesinde yer aldı. Olduruk sözcüğü ne anlama geliyor ?
ÖZCAN :  Ayağa giyilen çarığın delinmiş kısmına diğer eski çarıklardan kesilip alınan parça. Bu yama deliğin 2-3 kati büyüklüğünde olacak ki kolay kolay o delik üzerinden sağa sola kaymasın. Başka bir ifade ile yalburdan (dikiş yapmadan yapıştırma) konulmuş deri parçası.

ÖZTÜRK : Çatalzeytin’de yıllarca eğitime hizmet vermiş Mustafa Öztürk anısına her yıl ilköğretim okulu öğrencileri arasında yarışma düzenliyoruz. Bu yarıışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz ?
ÖZCAN : Elbette… Mustafa Öztürk’ün evladı olarak sizin böyle bir çalışmayı yapmanız çok önemli. Emin Türkay Öztürk’ten sonra bu çalışma devam eder mi ? Bilemeyiz. Ben bu çalışmanın büyümesini istiyorum. Çalışan, emekli olan, vefat eden tüm eğitimcileri kapsayarak. İlçemizde eğitime hizmeti geçen tüm eğitimcileri kapsayan anı, şiir, kompozisyon vs. etkinlikler yapılmalı.

Bir sergi açılışında Belediye Başkanı M. İhsan Uğuz ve Kaymakam Nurullah Çakır ile birlikte.

ÖZTÜRK : Yıllarca eğitime hizmet verdiniz öğretmen olarak, yönetici olarak çalıştınız. İlçemizde eğitim, kültür, sanat çalışmalannda önceki yıllara göre bir durgunluk olduğunu düşünüyor musunuz?
ÖZCAN : Okullar vasıtasıyla, eğitim işlevini yürütür. Eğitim sorunlan; öğretmen, veli çevre işbirliği ile çözülür. Zaman gelir, öğretmen öğrencinin evine gider veliyi ziyaret eder. Zaman gelir, veli okula gelir öğretmeni ziyaret eder. Bugün bu iletişim yapılamıyor. Öğretmen eline verilen programa göre hareket eder. Programa uymaz insiyatif kullanırsa sürülür, süründürülür. Bizlerin bir zamanlar sürülmemiz, süründürülmemiz gibi. Mamak cezaevinde dövülüp işkence görmemiz gibi. Sadece ilçemizde değil tüm yurdumuzda durgunluk görüyorum Ve çok üzülüyorum. Bu durgunluk öğretmenden kaynaklanmıyor, Öğretmeni bağlayan programlardan kaynaklanıyor.

ÖZTÜRK : Çatalzeytin ve köylerindeki ahşap evlere bakış açısı değişti mi ? Siz ayrıca Çatalzeytin’in ilk yapı kooperatifini kurmuştunuz. Sonuca ulaşılamadı neden ?
ÖZCAN : Değişti tabi ahşap evlere değer verilmeye başlandı. Önceden değeri bilinmiyordu. Ahşap evler aslına uygun olarak onarılmak.
Çatalzeytin Milli Eğitim Görevlileri Yapı Kooperatifi (ÇAMGÖRYAPKO) adıyla ilçemizin ilk yapı kooperatifini 1972’de kurduk. Bu kooperatif amacına ulaşamadan 12.06.1993’te kendini fesh etti. Niçin başarılı olamadık ? Hedefimiz bahçeli ev yapmaktı. Merkezde bahçeli ev yapmaya uygun arsa bulamadık. Ayıdağı’nda bulup satın aldığımız arsa da heyelanlı çıktı. Kooperatifimize ortak olan arkadaşlarımız tayin olup gittiler, hisselerini sattılar, ortak sayımız azaldı. Bir daha toparlanamadık.

ÖZTÜRK : Araba kullanıyorsunuz ? Sürücü Belgesini ne zaman aldınız ?
ÖZCAN :  Sürücü belgemi İstanbul’da 1986’da aldım.

ÖZTÜRK : Sevgili Mazhar Öğretmenim… Sizinle güzel bir söyleşi yaptık. Eski Öğretmenlerimizi andık. Söyleşiye burada nokta koyalım. Size çok teşekkür ediyorum.
ÖZCAN :  Söyleşi için, Çatalzeytin’in eğitim, kültür, turizm çalışmalarına verdiğiniz hizmetler için size ve Çatalzeytin Mektubu Gazetesine teşekkür ederim.

İlginizi Çekebilir.

Yazarın Diğer Yazıları Emin Türkay Öztürk