Yerel Sözcükler, Deyimler, Atasözleri.

YEREL SÖZCÜKLER

Abıçmak : Binmek

Ahır : Son

Alak : Tarla kulübesi

Arık : Zayıf

Al gitmek : Götürmek

Ayamacılık : Kaytarmacılık

Başak : Merdiven

Becel : Sakat

Bedevre : Çatı örtüsünde kullanılan göknar ve kayın ağacından yapılan ince tahta

Cicik : Meme

Ciye : Ocaktan sıçrayan ateş parçacıkları

Çaptırmak : Binek hayvamm koşturmak

Çekiş etmek : Kavga etmek

Çimmek : Yıkanmak

Düvensir : Düveni boyunduruğa bağlayan alet

Döşek : Yatak

Düzen : Tezgah

Dokuç : Sink

Daraba : Tahta duvar

Diğnence : İstirahat

Geriş : Üzeri düz iki tarafa hakim yer

Günülemek : Çocuğun çocuğu kıskanması

Gahlamak : Çift sürmede öküzleri harekete geçirmek

Gölbez : Yavru köpek

Hayat : Salon

İnce maraz : Verem

İpotası : Ahşap evlerin çatısına örtülen özel taş. Kapak taşı da denir. Bazı köylerimizde kapak taşı ocakları vardı. Taşları çıkaran ve çatılara döşeyen ustalar olurdu.

Kapanca : Kuş tuzağı

Kapan : Tuzak

Kavlak : Çınar

Külük : Yuvarlak saç ekmeği

Okuluk : Davetiye

Oy vermek : Seslenmek

Obruk : Heyelan

Örü : Mera

Ökünsemek : İneğin döle gelmesi

Pin : Kümes

Peyke : Ağaç sedir

Poyra : Kaynaktan su akışım sağlayan içi oyulmuş ağaç

Pırpıt : Keten ipliğinden yapılan örtü. Dut sirkelemek, meyve kurutmakta kullanılır.

Sulaş : Orman kulübesi

Soğukluk : Pekmez şerbeti

Soymanto : Mısır dış başak kabuğu

Susak : Lokma

Süksün : Dargın

Sakat : Beçel

Sırık : Dokaç

Usmak : Karşılaştırma

Urba : Giysi

Ücük : Biraz

Yandırmak : Acı vermek

Yemece : Kanser

Yapalak : Baykuş

Yirilmek : Ezilmek

Yayla dutu : Frambuaz

Yatak : Yaylada çoban kulübesi

Yeylü : Hafif

Yaylım : Yayılma yeri

Zelve : Boyunduruğu özküzün boynunda tutan eğri ağaç

 


YÖREMİZ DEYİMLERİ

Pırpıtın ucundan yapışmak : Birlik ve beraberlik sağlamak. (Keten ipinden yapılan örtünün kenarlarından tutularak birlikte dut sirkelenir).

Kabak yaprağından su içirmek : Masrafa sokmak, zorluk çıkarmak, sıkıntıya sokmak.

izzeti kaynatmak : Dikkatsiz davranmak, önlem almamak. ( Koru yaylasında patlamayan fişekler, ocağa konur ısıtılır. Patlama anında İzzet uyarılır ama iş işten geçmiştir. Fişek İzzet’in gözüne gelir, kör eder).

Kıldırım olmak : Canı sıkılmak.

Göğün kara bakalına borcu olmak : Çok borçlu olmak.

Kayış atmak : Aldatmak, hile yapmak.

Süksünü eğmek : Darılmak.

 

YÖREMİZ ATASÖZLERİ

Aş taşınca, kepçeye paha olmaz.

Adamın karısı, canının yansı.

Aç esner, tok gerinirmiş.

Açın sırtında azık eğlenmez.

At başkasının, eğer emanet; bizimkisi dehdehten ibaret.

Aç kanunda azık durmaz.

Ağlayıp gözden, dövünüp dizden olma.

Akıllı düşününceye kadar, deli köprüyü geçer.

Ay var, gün beslemez; gün var yıl besler.

Ateş düştüğü yeri yakar.

Aş kaşıkla, iş keşikle.

Ayının yağı çok olunca, orasına burasına sürermiş.

Akşamdan kalan çorba, sabaha ağız yakmaz.

Az yaşa çok yaşa, bu iş gelecek başa.

Abdesti deli gibi, namazı ölü gibi.

Akıl olmayınca ne yapsın sakal, kayışı dağlara çıkardı çakal.

Atı veren, eyerini de verir.

At yanında at yemlenmez.

Anırmayan erkek eşek olmaz.

Ayı vurulmadan postu bulunmaz.

Ar eden, kâr edemez.

Açık ağız, aç kalmaz.

Ağız söylemekle, el eskimez.

At üstünde ovmayacak hacıyı, yılan sokar.

Aba palaz kep yanturi.

Bin bilenin, bir bilene ihtiyacı vardır.

Bendeki inat, bir dam eşeğe yılar kırdırır.

Bulunca çat çat, bulmayınca aç yat.

Bakırın kalayı var, her işin kolayı var.

Boyu uzun böğrü boş, tut kulağından çifte koş.

Bah bal gibi, yalı yal gibi ye.

Bir abası var atar, nerede olursa yatar.

Bugün ölmezsin, yarın gelmezsin.

Bir koyundan, iki post çıkmaz.

Bir ciyeden bir dağ yanmış.

Buğday unun yok, buğday dilin de mi yok?

Beni seven başımın tacı, sevmeyen soğandan acı.

Borcun iyisi vermek, derdin iyisi ölmektir.

Buldun bir koyun, ye iç yat, yüzün koyun.

Bayram geçtikten sonra kınayı başına çal.

Basmadığın toprak var, bilmediğin yaprak var.

Bir kişinin, tersine giderse işi; muhallebi yerken kırılır dişi.

Bugünün bugünü var, yarının bir hoş günü var.

Bilinmeyen aş, ya karnı ağntır, ya baş.

Bıçak, arka ile keser.

Beyaz köpeğin, pamukçuya zararı dokunmuş.

Burun,öpmeye engel değildir.

Benzeye benzeye yaz, benzeye benzeye kış.

Borçlu ölmez, benzi sararırmış.

Bilirsin huyunu, ne içersin etin suyunu.

Bağda üzüm olmalı, yemeğe yüzün olmalı.

Can çıkacaksa urganda da çıkar, yorganda da.

Canı kaymak isteyen cebinde manda taşır.

Canı canla ölçmek lazım.

Çam dalını kendi atar.

Çalıya basmadan, halıya basılmaz.

Çam kadı, köknar müftü.

Çiğnemeden lokma yutulmaz.

Çok verip azdırma, az verip bezdirme.

Çorba yok taşacak, koca yok boşayacak.

Çeken değil, yeten gider.

Çıkacak cana, eziyet etme.

Çalı yırtığı, çoban dürtüğü.

Çok kazan az ye, az kazan çok ye.

Çivi çıkar ama yeri kalır.

Çocuğunu seven beşikte, karısını seven döşekte.

Çay çanağına çay, pay çanağına pay koyacaksın.

Çok koyunun, çok kuzusu olur.

Çalışan katır, boncuk takınır.

Dervişi oturak, tarlayı pıtırak batırır.

Dost vah demesin, düşman oh demesin.

Davetsiz giden, mindersiz oturur.

Dereye insem sel almaz, tepeye çıksam yel almaz.

Dosttan mal, düşmandan can sakınılmaz.

Dünya, sözü geçenle, gücü yetenin.

Dişin ağrırsa dilini, gözün ağrırsa elini sakın.

Dağ adamı hasta eder sağ adamı.

Dedesi acı yerse, torunun ağzı ekşir.

Deniz yoğurt olsa, kaşığı olan yer.

Düğüncüye öküz kesmişler, kuyruğu gücük demiş.

Dostan mal, düşmandan can esirgenmez.

Dağ benim olsun, gölgesinde kim olursa olsun.

Değirmen bendini, kişi kendini bilir.

Denize düşen dal aramış, dağlara düşen yol aramış.

Delikli taş yerde kalmaz, deli kız evde kalmaz.

Doğurdum oğlum oldu, everdim köylüm oldu.

Dolaya git, kolaya git.

Denize girmeden yüzme öğrenilmez.

Dostluk, doyana kadar değil ölene kadar.

Dağ koruyanla, ar koruyanın eli boşa çıkar.

Danışan dağlar aşmış, danışmayan şaşmış kalmış.

Deli götünü açmış, sülalesi uyanmış.

Değirmende bir oluk, bende bir soluk.

Diken battığı yerden çıkar.

Dağa gidip odun ol, eve gelip kadın ol.

Denize bakmakla, köpeğin susuzluğu gitmez.

Dalsız budaksız ağaç olmaz.

Elin köpek ele ürür, bizim köpek bize ürür.

Eli bok olmayanın, karnı tok olmaz.

Emmimi, dayımı, hepsinden aldım payımı.

Eltiden, örtü olmaz.

Eden usanmasın, yiyen doymasın.

Et bir iyilik de gelsin bir taşın altına.

Et, günün üzerinde pay olur.

Evin danası, öküz olmaz.

Elin de yoksa, dilinde de mi yok.

Ele acıyan kül olur, kendine acıyan gül olur.

Eynimiz gıcır gıcır, garnımız gocur gocur.

El terazi göz minanı eşek yarım okka, sıpa yüz gram.

Esnafa kâr, sevdalı’ya yar sorulmaz.

Ekin ağarınca, biçmesi yakın olur.

Evlek evlek sattık, böyle böyle battık.

Erkek girmeyen ev, şaşmış dökülmüş; erkek giren ev, taşmış dökülmüş.

Elin eşeği etli olur, sütü kaymağı tatlı olur.

Eşek suyu içince, ıslık boşa gider.

Engelsiz, döngel yenmez.

Elemeden yoğurulmaz, ağlamadan doğurulmaz.

El eliyle yılan tut, yarısını yalan yut.

Evden çıkan, gamdan çıkar.

Ekin sararınca, biçmesi yakın olurmuş.

Ekmek gelmeyecek yere, açlığım belli etmeyeceksin.

Fırından hamur artmaz.

Fukaranın karnı doyunca, gözü yolda olurmuş.

Gücük güç üzer, mart gön yüzer.

Gönlün yazı var, kışı var.

Gönülsüz köpek, ava gitmez.

Gelin halı getirmiş, üstüne kendi oturmuş.

Gün çarığı sıkınca, çarık da ayağı sıkar.

Giyen eyninden, yiyen benzinden bellidir.

Göç kalkarken kolon dokunmaz.

Göğe taş atar, altına yatar.

Güne gölge, yağmura süzek.

Görünen dağın arkası, yakındır.

Göle su gelene kadar, kurbağanın canı çıkar.

Gökten düşeni yer kabul eder.

Gün çarığı, çarık ayağı sıkar.

Gelin girmedik ev olur, ölüm girmedik ev olmaz.

Güzelliğine güvenme, bir sivilce yeter; zenginliğine güvenme, bir kıvılcım yeter.

Güvenme varlığa, düşersin darlığa.

Herkesin bi derdi, değirmencinin su derdi.

Hırsızın malı, yalancının arkadaşı olmaz.

Her zaman köye yakın düğün olmaz.

Hıyar parasıyla alınan eşeğin, ölümü sudandır.

Haftada bir Pazar, onu da yağmur bozar.

Her at, bir kamçı ile kovulmaz.

İşin var mı başında, gemin var mı kıçında.

İşe yanaşmayınca, iş olmaz.

İki cuma bir pazar, senin çektiğin nazar.

İtle dalaşmaktan, çalıya dolaşmak iyidir.

İşe yaramayan köpeğin, havlaması çok olur.

İşin yenisi, dostun eskisi.

İnşanı sevdiren huyu, bıçağı kestiren suyu.

İnsanın aptalı dövüşür, hayvanın aptalı vuruşur.

İyiliğe iyilik, her kişinin kârı; kötülüğe iyilik, er kişinin kârı.

Kalkacağın yere oturma.

Konuşmasını bilmeyene bildirirler, cümle aleme güldürürler.

Kıblenin arkası yağış, şakanın arkası döğüş.

Küçük anahtar, büyük kapı açar.

Köpek, çarığı yiyince yalınayak gezermiş.

Kaba çam benim olsun, gölgesinde kim yatarsa yatsın.

Kalkmış bacak, yanmış ocak.

Kasım yüz elli, yaz belli.

Kızı olan, kızılcık dalına hasret gidermiş.

Kırk gün taban eti, bir gün av eti.

Koyunu olan, kurdu görür.

Karnı acıkan katık, uykusu gelen yastık aramaz.

Komşu komşunun, kambur karısını, kız sanırmış.

Köylü köyden gelir, şenlenir çarşı; cephe almak ayıptır, köylüye karşı.

Kendisi konuşup başkası gülen; odur erkeğin şekiri, kendisi konuşup kendisi gülen; odur erkeğin zekeri.

Köylünün ağaya borcu bitmezmiş.

Kişiye zulm etmez hüdası, kişinin çektiği kendi cezası.

Kız uşağı, dağ uşağı; oğlan uşağı, bal uşağı.

Kömüşlerim karaman, kaybolursa aramam.

Kızı kız iken değil, gelinken gör; gelinken değil, beşik yanında gör.

Köpeğin çarşısı olmaz.

Köpek çarığını yer, yalınayak gezer.

Komşu komşudan huy kapar, ayranına su katar.

Kürk suç olmuş, kimse giymemiş.

Leşi, öldürene sürükletirler.

Merkebin kuyruğunu kesersen, kimi kısa der kimi uzun.

Mart’ın dokuzu, salıver öküzü.

Mart’ın karı, tavanın yağı.

Nerde börek, orada gerek.

Ne verirsen elinle, o da gider seninle.

Nal ile mıh arasında olsam yine de dünyada olsam.

Oldum olacak, kırıldı balta nacak.

Oğulu doğurdum, huyunu doğuramadım.

Olmuşken olsun, vurmuşken ölsün.

Ortak öküzün olacağına, başlak buzağın olsun.

Oğluna acıyan kul olmuş, kendine acıyan gül olmuş.

Öküz koşulurken, boyurduruğa yanaşmazmış.

Ölünün kepeni soyulmaz.

Ölü evine gidip ağlayacaksın, düğün evine gidip oynayacaksın.

Ölüden kefen alınmaz.

Ölü için diri aç bırakılmaz.

Ölenle ölünmez, gidenle gidilmez.

Paran varsa vur, paran yoksa dur.

Rüzgar kayadan toz alır.

Suyu akışına, gözü bakışına bırak.

Susuz göl olmaz.

Soğan ekmek, hazır yemek.

Seyirciye döğüş kolay gelir.

Sel yerinden kum eksik olmaz.

Su bulanmayınca durulmaz.

Süslendim çıktım hayata, süsüm kaldı bayata.

Saçak altı kurudur, misafirin yoludur.

Saç tavını bulur, hamur tükenir, kişi rahatını bulur, ömür tükenir.

Sakın aprilin beşinden, öküzü ayırır eşinden.

Sabah güneşine gülümsemeyen, akşam güneşinde üşür.

Saç yola girdi, hamur bitti; koca yola girdi, ömür bitti.

Sonraya yer ayırın.

Seyirciye döğüş kolay gelir.

Tay yetişmeyince, ata paha biçilmez.

Tarlada izin mi var, yemeğe yüzün mü var.

Tak tak eden nalçadır, iş bitiren akçadır.

Tok hayvan, ziyankârlık etmez.

Ulu ağaç gölgesinde otur, dalına yapışma.

Uyku girdi bedene, sığırlar girdi ketene; Allah razı olsun, kalkıp gidene.

Unun boynuma, tuzun boynuma gel gir koynuma.

Üzüm yiyen ayı, pekmez sıçana kadar kovalanmaz.

Verme sırrını dostuna, saman serer postuna.

Vurana elsiz, söyleyene dilsiz.

Yerdeki yüzü kimse çiğnemez.

Yaz yağışı, karı koca döğüşü.

Yalın koyusu, köpeğin dayısına kalır.

Yalnız aşım, dertsiz başım.

Yoksul hırsızlığa kalktığında, ay erken doğar.

Yağmur yağarken, çobanlara yat günü ağalara dert günü.

Yerin taşlısı, kızın saçlısı.

Yaptın bir hayır, tut da bacağından ayır.

Yazın gölge hoş, kışın çuval boş.

Yetimi doyur da gideceği yeri düşünme.

Yürümeye üşenen, koşmaya doyamazmış.

Yağmur nerede, tarla orada.

Yapana altın bulaşık, yapmayana bok bulaşık.

Yiyen benzinden, giyen eyninden belli olur.

Yatan öküze alaf vermezler.

Yağlı ye iç suyu, ağzın dönsün bala; tatil ye iç suyu, ağzın dönsün yala.

Ye yağlıyı iç suyu, donarsa donsun; ye tatlıyı iç suyu, yanarsa yansın.

Ye tatlıyı iç suyu, ağzın olsun yal gibi; ye tatsızı iç suyu ağzun olsun bal gibi.

Zenginin işine, fakirin öpüşüne akıl ermez.

Zulümle abat olan, kahr ile berbat olur.

 

 

Yerel sözcük, deyim ve atasözlerimizi derlememize katkı veren emekli öğretmen Bekir Ünlü’ye teşekkürlerimizle…

 

İlginizi Çekebilir.

Yazarın Diğer Yazıları Editör