Türkeli Gencek köyü Çayağzı mahallesinde yaşayan Necati Çağlayan İstanbul’da çalışma yaşamını noktalayıp 1962 yılında köyüne dönüş yaptı. O yıl Çatalzeytin’de eski ahşap cami yıkılmış yenisi yapılıyordu. Bugün 84 yaşında olan Çağlayan bisiklete ve sepetli motorsikletine biniyor, çarşıya geliyor.
Çok iyi yüzücü. Rize’de askerken yüzme yarışmda ikinci oldu. Babası gemi ile Çatalzeytin açıklarından geçerken Çayağzı’nda denize atlar, yüzerek karşılardı.
Necati Çağlayan, Emin Türkay Öztürk ile söyleşi esnasında, 03.09.2011
1928 yılında İstanbul Hacıkadın’da dünyaya geldiği ahşap ev bugün halen ayakta. Necati Çağlayan eşi Ayşe ile kışın babasından kalan ahşap evde, yazın Kapankoltuğu’nda sahilde kendi yaptırdığı balıkçı evinde oturuyor. Balıkçı evi, balık ağlarıyla dolu. Bahçede iki sandal çalışır durumda. Dut, erik, incir meyve ağaçları var. Buz gibi suyu, su tulumbasından çekiyor. Bahçede iki sandal çekeceği var. Bilyeli ve normal. Üç yıl öncesine kadar balık tutup satıyordu. Şimdi kendi yiyeceği balığı tutmak için ara ara denize açılıyor.
ÖZTÜRK : İstanbul’da doğdunuz. Babanız orada ne iş yapıyordu ?
ÇAĞLAYAN : Babam Halil, İstanbul’da gemilerde çalışıyordu. Okur-yazar değildi. Kaptan yardımcısıydı.
ÖZTÜRK : Çocukluk nasıl geçti, İstanbul’dan köye her yaz gelir miydiniz ?
ÇAĞLAYAN : İlkokul beşinci sınıfa kadar Çatalzeytin’de okudum, devam etmedim. Çayağzı’nda okul yoktu.
ÖZTÜRK : Neden okumadınız ?
ÇAĞLAYAN : Çayağzı’ndan Çatalzeytin’e okula gelirdik. Ağaç köprü selden zarar görünce 15 gün okula gidemedim. Köprü aman vermiyordu. Öğretmenim beni bir dersten matematikten sınıfta bıraktı. Karnemi yırttım attım. Öğretmenle tartıştık. Bir daha okula gitmedim, ilkokul diplomasını alamadım.
ÖZTÜRK : Sonra
ÇAĞLAYAN : İstanbul’da zanaata gittim. Mermerciliğe başladım. Mermerci Tanaj Usta’nın yanında 1958’e kadar çalıştım. Bütün mermercilerin başı olan Halit Keleş’in mermerlerini keserdik.
ÖZTÜRK : O dönemin tanınmış Çatalzeytinli mermercileri kimlerdi ?
ÇAĞLAYAN : Dolapdere’de Sadık (Raif Bulut’un ağabeyi), Edimekapı’da Kara Ziya, Küçükpazar’da Taşçı Cemil (Gedemorzalı), Osman Usta, Küçükpazar’da Yusuf Yıldırım (Çayağzı camisine yardım etti), Ginolu’da Salih Yılmaz (Tanaj Usta’dan mermer fabrikasını satın aldı)
ÖZTÜRK : Evlilik ne zaman ?
ÇAĞLAYAN : 1948’de Ayşe (Özçelik) ile evlendim. Bir kızım, bir oğlum var.
ÖZTÜRK : Çağlayan soyadını nasıl almışsınız ? Çatalzeytin’de Çağlayan yok. Sadece sizin ailenizde var.
ÇAĞLAYAN : Vasfi Çavuş babama soyadı yasası çıktı demiş. Babam da diğer akrabalarla karışmasın diye Çağlayan soyadını istemiş.
ÖZTÜRK : Askerlik görevini nerede, hangi yılda yaptınız ?
ÇAĞLAYAN : 1948’de Trabzon’da askerliğe başladım. Daha sonra Rize Askerlik Şubesine verdiler. Oradan yazıcı olarak terhis oldum. O dönemde okur-yazar yoktu. 30 ay askerlik yaptım. Rize Belediyesi yüzme yarışları düzenledi. Şube Başkanımız Yüzbaşı Rüknettin Ural boğulursun diye yarışa katılmama izin vermek istemedi. İkna ettim. Yarışmada ikinci oldum.
ÖZTÜRK : Uzun yıllar balıkçılık yaptınız. Balıkçılık kaç yıl devam etti ?
ÇAĞLAYAN : 1961’de İstanbul’dan naylon ağ getirdim. Bu çevrede hep iplik ağı kullanılıyordu. 1969’a kadar Güllüsu’da balıkçılık yaptım. Ben 1969’da Almanya’ya gittim. Orada yüzme havuzlarında çalıştım. İtalyan işverenimle yüzme havuzları yaptık. 1972’de döndüm. Ben Almanya’da iken eşim Ayşe torunum Ayhan ile balıkçılık işini sürdürdü.
ÖZTÜRK : Eski deniz taşıtları , motorlar konusunda neler söyleyeceksiniz ?
ÇAĞLAYAN : O dönemde yol yoktu. Ulaşım ve taşıma deniz yolu ile yapılırdı. Neredeyse her bakkalın bir motoru vardı. Bildiğim motor sahipleri; Rıza Çelikkol (Savaş), Özdemir Çınar (Şahin Bahri), Kenan Acar, Mehmet Karahan, Seydanın Haşan, Yekta Özdemir, Kalaycı Mehmet Kara ve Sobacı Ömer Yalçın, Hilmi Kaptan (Ayancık’a seferlerdi), Kara Kemal ve İdris’in Kemal.
Şahin Bahri motoruyla ilgili bir anım var. Motor İnebolu’dan yüklü geldi. Irgatla çekiliyordu. İsmail Efendi’nin dükkanına nişan şekeri almaya gitmiştim. Benden yardım etmemi istedi. Zaten söylemesine gerek yoktu. O dönemlerde motor kıyıya yanaştığında herkes işini gücünü bırakır ırgata koşardı. Ben de ırgata gittim. Motoru çekmeye başladık. Irgatın sırığı koptu bana çarptı. 3 ay yattım, zor iyileştim.
ÖZTÜRK : Kaç çeşit balık ağınız vardı ?
ÇAĞLAYAN : Barbunya ağından tut, her çeşit balık ağım vardı. Güllüsu’dan Kirtozalti’na kadar denize ağ atardım. Fanyalı 28,32,34 ve fanyasız 36,40,45lik ağlarım vardı. Fanyalı ağ 3 kattır. Fanyasız ağlar genellikle büyük balıklar içindir.
ÖZTÜRK : Hangi cins balıklar tuttunuz ?
ÇAĞLAYAN : Levrek, kötek, barbunya, hamsi, deniz alası (alabalık), lüfer, istavrit, kofano,yılarya, zargana vs. balıkları tutardım.
ÖZTÜRK : Uskumru’nun, İstavrit azmanının nesli tükendi. Karadeniz’de başka nesli tükenen balıklar var mı ?
ÇAĞLAYAN : Tanesi 3,5 kg gelen kofano da bitti, lüferin büyüğü olan nataşa da bitti. Zarganaya gece lüks ile çıkar kepçe ile tutardık. Barbunya mevsiminde ağı dinlenerek temizlerdik. Barbunya üzüm gibi balık ağını sarardı.
ÖZTÜRK : Çocukluğunuzda geçen unutamadığınız bir anı ?
ÇAĞLAYAN : Çocukluğum Çatalzeytin-İstanbul arasında mekik dokur gibi geçti. Bir kış günüydü. Şimdiki parkın olduğu yerde hal vardı. 15 günde 1 yolcu vapuru gelirdi. Henüz karayolu yoktu. Ulaşım deniz yoluyla sağlanırdı, Zonguldak’a, İstanbul’a. Doğum hastası bir kadın getirdiler. Deniz azgındı. Bu yüzden motoru denize salamadılar. Hava dinsin diye beklediler. Feryad, figan…. Kadının üstüne kilimler örttüler. Kadın çaresizlik içinde öldü. O an büyünce hastane açmayı düşünmüştüm.
ÖZTÜRK : İyi yüzücü olduğunuzu biliyorum.
ÇAĞLAYAN : Ben çok iyi yüzücü idim. Babam gemi ile Çatalzeytin önünden geçerken yüzerek onu açıkta karşılardım. Babam beni görünce açıkta demir atıp beklerdi. Gemiye çıkar dinlenir, harçlığımı alıp kıyıya dönerdim. Babam gemi ile uzun seferlere çıkardı. Bulgaristan, Romanya gibi dış ülkelere giderdi.
ÖZTÜRK : Deniz dibine dalarak ne kadar kalırdınız ?
ÇAĞLAYAN : Deniz dibinde 1-2 dakika kalırdım. Çatalzeytin’in meşhur dalgıcı Piti Emmiydi (İbrahim Meşe). Çok güzel yüzerdi. Yolcu vapurunu karşılar, bir tarafmdan dalar öbür tarafından çıkardı.
ÖZTÜRK : Önceden balık nasıl yakalanırdı. Balık ağı kimsede bulunmazdı ?
ÇAĞLAYAN : Önceden olta ve dinamitle balık tutulurdu. Piti Emmi, Sami Çavuş, Çolak Ahmet, Hakkı Reis, Hüseyin Yıldırım, Ali Bayram, Ginolu’da Mistik, İsmail Bulut, Niyazi, Abasıyanık anımsadığım dinamitle balık tutan kişilerdi. Büyük balıkları yakalamak pek mümkün olmazdı. Ginolu’daki balıkçılar iplik ağı ile büyük balık yakalarlardı. Troller balığın neslini kesti. 7-8 kg gelen köteklerin hamsi büyüklüğündeki yavrularını yakalayıp sepet sepet sattılar. Bu işi hep troller yaptı.
ÖZTÜRK : Yüzerek elinizle balık tuttuğunuzu duydum.
ÇAĞLAYAN : Dört yıl önce Mustafa Doğan’m Bizim Cafe üstündeki damadım İsmet’in yazlık evinde balkonda oturuyordum. Denizde 30 metre açıkta büyük bir balık gördüm. Soyundum denize girdim. Bir de baktım koca levrek. Başına yapıştım balık daldı canlıymış. Bekledim, bir daha su yüzüne çıktı. Daldım, alttan solungacından tuttum kıyıya doğru çekmeye başladım tamamıyla kesildim. Sırtüstü yattım. Balık kaçmaya çabalıyor. Bir Cuma günü. Bütün millet seyrediyor. Güçlükle kıyıya geldim. Damat balığı elimden aldı. Tarttık 7,5 kg geldi.
ÖZTÜRK : Kimlerle balıkçılık yaptınız ?
ÇAĞLAYAN : Gencek Muhtarı Kadir Demiral ile. Kadir yüzme bilmezdi. Ama yıllarca motorculuk yaptı, Rıza Kaptan ile çalıştı. Çok iyi sandal yapardı. Beraber köteğe çıktık. Ben kürekteyim. O ağı çekiyor. Ginolu’daki balıkçılarla çalıştığı için usulü biliyor. 7-8 kg kötek yakaladık. Köteği ben alayım sen düşürürsün dedim. Ben küreği bıraktım. Sen alacaksın ben alacağım derken Kadir denize düştü. Ona küreği uzattım. Bir taraftan da ağları topladım. Kahveye geldik çay içiyoruz. Herkes bizi dinliyor. Kadir sitem etmeye başladı. Necati önce beni kurtaracağına ağları çekmeye başladı dedi.
ÖZTÜRK : Çayağzı Çatalzeytinlilerin eski bostan yeriydi. Kasap etini satar, satamadığını çengele asar. Fırıncı ekmeğini satar, bostana giderdi. Şimdi bostanların yerini binalar aldı.
ÇAĞLAYAN : Çatalzeytinlilerin yediği içtiği Çayağzı’ndan gelirdi. Esnaflar dükkanlarını erkenden kapatır, Çayağzı’ndaki bostanlannda çalışırlardı. Herkesin bostan yeri vardı. Sanayi Çarşısının etrafı da bostan yerleriydi. Koru patlamasında bostan yerlerini sel alırdı. Bostanlar yeniden yapılırdı.