İsviçre’deki Fahri Kültür Elçimiz Kemal Yıldırım

Kemal YILDIRIM, 24 yaşında öğretmenliğe başladı. Türkiye’de 3 yıl öğretmenlik yaptı. Evlendikten sonra 27 yaşında İsviçre’ye gitti. 27 yıldır İsviçre’de yaşıyor. YILDIRIM’la öğretmenliği, İsviçre’deki sosyal ve kültürel çalışmaları, Çatalzeytin ile ilgili konuları görüştük.

ÖZTÜRK – Kısaca özgeçmişiniz?
YILDIRIM– Çatalzeytin’de 1955’te doğdum. İlk ve Ortaokulu Çatalzeytin’de, Lise’yi Kastamonu’da okudum. Kastamonu Abdurrahman Paşa Lisesinden 1971-1972 yılında Edebiyat Bölümünden mezun oldum. Balıkesir Necatibey Eğitim Enstitüsünü 1977-1978’de bitirdim. İsviçre’de çalışırken Almanya Köln şehrinde AÖ sınavlarına girerek lisansımı tamamladım. İlk olarak 1979’da Tunceli Merkez Orta Okulu’nda 1 yıl Türkçe Öğretmeni olarak çalıştım. 1980’de Çatalzeytin Lise’sine tayin oldum. 1981’de Seher ÖZDEMİR ile evlendim. 3 çocuk babasıyım. Askerliğimi 4 ay kısa dönem olarak Erzincan’da yaptım. 1982’de 27 yaşımda İsviçre’ye gittim, 27 yıldır İsviçre’deyim. Her yaz Çatalzeytin’e dostları görmeye gelirim.

ÖZTÜRK –  Babanız Kahveci Hüseyin YILDIRIM çok iyi anlaştığım, sevdiğim çalışkan bir insandı. Eski motorculardandı. Şu anda Kahveci Mahmut ASLAN yerinde yıllarca kahvecilik yaptı. Siz de ağabeyiniz Hürsel ve  İsmail ile birlikte ona yardım ederdiniz. O yıllarla ilgili konuşalım.
YILDIRIM– 8 yaşımdan 24 yaşıma kadar babamın yanında kahvehanede ve çay bahçesinde  (şimdiki mermerpark) çalıştım. O yıllardaki insanlar ekmeğini taştan çıkaran daha samimi ve candan davranışa sahiplerdi. Rahmetli Lokantacı Fikret ŞAHİN çay bahçesinde esnaf komşumuzdu. İşleri de çok iyiydi. 14 yaşlarında idim. Babama “Onlar yemek yapıp satıyor. Çok para kazanıyorlar. Biz de yemek satalım.”dedim. Babam “Fikret’in işine mani mi olalım.’diye karşı çıkmıştı.

ÖZTÜRK– Önceki yıllar esnaflar arasında dayanışma daha fazlaydı. Kimse bankadan kredi almazdı. Alışveriş merkezi de İstanbul’du. Mallar, İstanbul’dan vapurla gelirdi. İnebolu’dan alınan mallar da motorla Çatalzeytin’e taşınırdı. Cuma günü ticari hareketten sonra İstanbul’a gidecek esnaf komşu esnaflardan para desteği alırdı.
YILDIRIM– 1970-1980 yılları arasında bana göre esnaflar birbirlerine daha bağlıydılar.

ÖZTÜRK–  1970’li yıllar Çatalzeytin’de sizin Belediye Parkı, Alaattin’in Bahçesi, Remzi KARABULUT’un Site Çay Bahçesi çok hareketliydi. Her gece  program yapar, sandalyeleri bir bahçeden diğerine taşırdık. Çünkü bahçelerin sandalye sayısı yetersizdi. Tek ses düzeni Ortaokul’da idi.  Mükerrem Bey’e (Aşık ) diller döker, hazırladığımız geceler için ses düzenini isterdik.
YILDIRIM – O dönemi çok iyi biliyorum. Yaz günlerinde sabah erkenden çay bahçesini açtığımda masalarda uyuyanlar olurdu. Festivale gelip yer bulamayanlar ya kuru sandalyede ya da deniz kenarında kumlar çakıllar üzerinde uyurdu.

ÖZTÜRK–  Motorculuk döneminden anımsadıklarınız.
YILDIRIM–  Babam kırlangıç motorunda makinistti. İnebolu’ya, Ayancık’a çevre ilçelere seferler yapardı. Yolcu ve yük taşırdı. İnebolu’dan bakkaliye malı götürürdü. Haftada bir vapura yolcu verilirdi, alınırdı. O yıllarla ilgili olarak babam “ Oğlum senelerce motorculuk yaptım. Hiç ölüm vakası olmadı. Sadece İlişi açıklarında bir kişi denize atlayarak intihar etti. Çok ilkel koşullarda çalıştık. Ama can, mal kaybı vermedik. Şimdi trafik kazalarında yüzlerce insan ölüyor.”derdi. Motorlar seferden dönüşte herkes işini gücünü bırakır, dükkanını kapatır, evlerden kahvelerden koşarak ırgata gelirdi. Yeni kuşak ırgatı bilmez. Irgat, motorların çekek yeriydi.

ÖZTÜRK– Vekil öğretmenlik yılları…
YILDIRIM– İlk görev yerim Celallar Bardaklı. Yıl 1974.  Kuzsökü, Hacıreissökü ve Yenibeyler’de çalıştım. Bardaklı benim sürekli anımsadığım okul. Dayanışma ve yardımlaşma burada çok iyiydi. Okumaya karşı ilgi vardı. Fatma KUM adlı öğrencimi hiç unutmam. O kadar ağır koşullara karşın insanlar savaşım vererek mutlu olmayı başarırlardı. Kaldı ki o yıllarda Celallar, Pazaryeri’nden Bardaklı’ya yürüyerek gidip gelinirdi.

ÖZTÜRK– İkinci dünyam dediğiniz İsviçre’ye geçelim mi?
YILDIRIM– Çatalzeytin’de öğretmenliği bırakıp  İsviçre’ye işçi statüsüyle gittim. 27 yıldır oradayım. Okumak kendimi geliştirmek istiyordum.  Amacım işçi olarak çalışmak değildi. Eşim orada çalışıyordu. 3-4 yıl kalır dönerim düşüncesindeydim. Maddi ve manevi yönden kazanımlı olarak dönüşü planlamıştım. 10 yıl evime geri dönme düşüncesiyle mobilya bile almamıştım. İsviçre’ye giden birinci neslin amacı çalışıp para kazanmaktı sadece. Gündemlerinde eğitim yoktu. Yardımcı işçi olarak çalışıyorlardı. O ortamda kendi olanaklarımla okumak, öğretmenlik yapmak amacıma ulaşamadım. Ailevi sorumluluk taşıyordum. Zorunlu olarak çalışma hayatına başladım. İlk işim lokantada tost, hamburger yapmakla başladı. İki yıl burada çalıştıktan sonra eşimin kısım şefi olarak çalıştığı Wernli Bisküvi Fabrikasına geçtim. Burada 7 yıl çalışıp gazete ve dergi basımı yapan matbaaya geçtim. Matbaa işim 2 yıl sürdü. Fabrika iflas edince kitap dağıtım merkezine (Schweizer Buchzentrum) geçerek 6 yıl çalıştım. 2000 yılında sağlık problemlerim nedeniyle erken emekli oldum.

İsviçre’de eğitim gören Türk öğrenciler için Kültür/ Ol adıyla bir dernek kuruldu. Ben bu dernekte kitap sorumlusu oldum. Tiyatro, müzik, folklor konularında çalışmalar yapıldı. Kütüphanede 2000 dolayında kitap vardı. Bu konuda yazdığım yazılar Çatalzeytin Mektubu’nda yayımlandı. Oturduğumuz bölgede Olten/ Trinbach’ta 10 yıl Okul Aile Birliği Başkanlığını üstlendim. Türk çocuklarının eğitim sorunlarıyla ilgili olarak okul yönetimleri ve eğitim müşavirliği ile ortak çalışmalar yürüttük.

Özellikle vurgulamak istediğim bir konu var. Türkçe’nin İsviçre okullarında müfredat programına alınması için çaba gösterdim. Birkaç bölgede pilot uygulama yapıldı. Yeterli takip olmadığı için İsviçre geneline yayılamadı. Aynı bölgede Türk Anaokulu açtık. 30 öğrencimiz oldu. Sonraki yıllarda öğretmen verilmedi. Maddi destek olmayıncı anaokulu kapandı. İsviçre’de Türk çocuklarının yüksek tahsil yapması için çaba gösterdim. Türk çocuklarına İsviçre okullarında ek yabancı dil olarak İtalyanca, Fransızca gibi Türkçe de müfredat programına girmiş olsaydı.  Türk çocuklarının üniversitede okuma şansları daha yüksek olacaktı. Ayrıca Türk çocukları kendi kültürlerinden, dillerinden kopmayacaktı.

Bizim öğrencilerimiz çoğunlukla meslek okullarına gitti. Buradan aldıkları diplomalarla işçi olarak fabrikalarda babalarının yerine çalışmaya devam ettiler. Eğitim, kültür     işlerine öncülük eden yok. Biz kollektif çalışmayı bilmiyoruz. Ferdi gayretlerle sonuca varmaya çalışıyoruz. Örgütlü çalışma konusunda yeterli eğitime sahip değiliz. Bu yöndeki çabalarda sonuç doğurmuyor. Bu eksiliğimiz daha çok yurtdışında ortaya çıkıyor.

ÖZTÜRK– Türk toplumunda imece geleneğimiz var. Birlik, beraberlik dayanışma yapılırdı. Kollektif çalışma da olurdu. Yardımlaşma şimdi neden olmuyor .
YILDIRIM– Bu çok önemli bir konu. Biz kültürümüzü farklı bir ülkede yaşıyoruz. Hem de kültürü üst seviyede olan bir ülkede. Dolayısıyla bu kültürden etkileniyoruz. Kendi kültürümüzü nerede ise kaybetmeye başladık. Ve üst seviyedeki kültürün etki alanına girmiş bulunmaktayız. Yaşadığımız toplumun bir parçasıyız. Bu kaçınılmaz bir gerçek.

ÖZTÜRK– Etkilenme nasıl oluyor?
YILDIRIM– İsviçreliler ne kadar uygar topum olsalar da sizin kültürünüz yaşasın demezler. Etkilenme her yönden oluyor. Güzel bir bahçe, bina görüyorsunuz, mimarisine hayran kalıyorsunuz. Bu etkiden uzak kalmak mümkün değil.

ÖZTÜRK– Çatalzeytin Lise’sinde beraber Türkçe Öğretmenliği yaptık. O yıllarda ilköğretim uygulaması yoktu. Ortaokul, lise bir arada idi. Üç Türkçe Öğretmeni biraraya gelip 1.2.3. numaralarını yazıp torbaya atıp çekerdik.1. çeken orta 1 lise 1 , 2 çeken orta 2’yi lise 2’yi , 3 çeken orta 3’e lise 3’e derslere girerdi. Öğretmenlikten ayrılmak sizi nasıl etkiledi?
YILDIRIM– 2 yıl  köylerde vekil öğretmenlik, 2 yıl da Çatalzeytin lisesinde  Türkçe Öğretmenliği yaptım. Öğretmenlik bilindiği gibi çok kutsal bir meslek. Böyle güzel bir mesleği ve güzel bir memleketi bırakıp yurtdışına gitmek kolay olmadı. Sevdiklerimi, arkadaşlarımı, öğrencilerimi hep özledim. Halen ilişkilerimi sürdürüyorum. En başta siz ve gazeteniz. Unutmadan söylemek istiyorum. Çatalzeytin Mektubu Gazetesi ile Çatalzeytin bağımı kuruyorum. Yüksek tahsil yapan 3 çocuğumun Türkçeyi ve ülkesini sevdirmede Çatalzeytin Mektubu’nun rolü büyük oldu. Size ve çıkardığınız gazeteye teşekkürüm kendi adıma ve yurtdışındaki hemşehrilerimin adına.

ÖZTÜRK– İsviçre’deki gurbetçi hemşehrilerimiz arasında Paşalı köyünden hemşehrilerimiz daha fazla değil mi?
YILDIRIM– İsviçre’de en fazla Paşalı köyünden hemşehrimiz var. Birbirlerine bağlılar. Birbirlerini destekliyorlar. Bu destek ve yardımlaşma sayesinde İsviçre’de rahatlıkla yaşıyorlar. Geliş şekilleri farklı. Evlilik yaparak, turist olarak İsviçre’ye gelmişler. Şimdi İsviçre’nin yasalarına uyuyorlar. En başta Lozan, Bazel. Solothurn, Monthey, Biel gibi seçkin kentlerde yaşıyorlar. İşçi olarak çalışıyorlar. Zamanla kendi işlerini kuranlar var. Dünya çapında iş yapan Mehmet ŞAHİNGÖZ ve Cemal ÖZCAN’nın işyerlerine gidip gezdim. Bazı hemşehrilerimiz çocuklarını en iyi şekilde eğitim yaptırmanın gayreti içinde. Meslek eğitimi tamamlayarak, yüksek eğitime geçiş olanağını yakalayanlar var. Yüksek tahsil yapanlar var. İsviçre’de yüksek tahsile geçiş kolay değil. Çocuklarımızın başta yabancı dil gibi barajları aşmaları gerekiyor.

ÖZTÜRK– Yurtiçi, yurtdışı ilişkiler sağlıklı mı?
YILDIRIM– Sağlıklı yürüdüğüne dair bir bulgu yok. İlişkiyi sağlayan tek organ Çatalzeytin Mektubu. Gönlüm yurtiçi ve yurtdışında yaşayan tüm hemşehrilerimizin bu gazetemize abone olması. Böylece yurtiçi ve yurtdışı arasında köprü kurulur. Çatalzeytin’e geliş özendirilmeli. Temiz bir Çatalzeytin için de çaba gösterilmeli. Temizlik ilçemizin genel problemi haline geldi. Sigara izmaritinin yere atılmadığı bir Avrupa kentinden Çatalzeytin’e gelince olumsuzluklara tahammül etmek kolay değil. İnsanlarımız güler yüzlü olmalı. Olumsuz bir değişim var gibi geliyor bana. Önce insanlarımız güleryüzlü temiz olmalı. Temiz insan, temiz toplum, temiz çevre. Esnafımızın kazanması gerek. Kazanması için de Çatalzeytin’e turistler gelmeli. Ekonomimiz canlanmalı. Çocukluğumdaki gibi temiz tertemiz Çatalzeytin görmek istiyorum. Halkımız huzurlu ve güleryüzlü olmalı.

ÖZTÜRK– İlçemizin gelişmesi nasıl olur?
YILDIRIM– Çatalzeytin’de üretime dayalı hiçbir şey yapılmıyor. Önceden kireç üretilirdi, ayakkabı yapılırdı. Öncelikle meyve ve sebzelerin değerlendirilmesi gerekir. Dünya’da organik tarım öne çıkıyor. Böğürtlen, kızılcık gibi doğal meyveler boşa gitmemeli.

ÖZTÜRK– Çatalzeytin Müzesi kurulmalı mı?
YILDIRIM– Bence gecikmiş bir konu. Bazı değerlerimiz yok oldu. Bir an önce harekete geçilerek Çatalzeytin Müzesi mutlaka açılmalı. Bu paralelde herkese önerim sizin hazırladığınız CİYE Çatalzeytin Belgeselini alıp okumaları.

ÖZTÜRK– Olten’den Esintiler
YILDIRIM– “Olten’den Esintiler”, şiirlerimi topladığım bir kitap. İşçi statüsünde çalışıp kitap bastıran tek kişiyim İsviçre’de. Kitap basıldıktan sonra gazeteler haber yaptılar. İnsanların çilesi, özlemini dile getirdim. Kültürümüze katkı yapmak istedim. Kitabım 1000 adet basıldı.  Hikayelerimi, anılarımı, köşe yazılarımı da kitap haline getireceğim. Benim ilk şiir denemem sizin Belediye Başkanlığı ile organize edip jüride yer aldığınız şiir yarışmasıyla başladı. İlk denemem “Çatalzeytin’i Anmak” şiiri gazetenizde ve Gümüş Balık kitabında çıktı.

Yabancı bir ülkede yaşamam dolayısıyla çocuklarımızı Türkçeye ve Türkçe şiire özendirmek istedim. Şiir konusunda iddialı değilim. İsviçre’de ve diğer yabancı ülkelerde yoğun bir kültür bombardımanı altındayız. Çocuklarımızın Türkçe öğrenmelerine katkı vermek gerekir. Dilimizin zenginliğini, güzelliğini yabancılara hissettirmek istedim. Ülke dışında sorunlarımızı yazan, işleyen yok. Türkler hakkında yabancılar yazı yazıyor. Kendi bakış açılarına göre, düşüncelerine göre yazıp değerlendiriyorlar. Bu çok önemli konuya el atmak gerekiyor. Sonuçta çocuklarımız kendi kültürlerinden uzaklaşıyorlar. Kitabım, Çatalzeytin’i tanıtma açısından İsviçre’de beklediğim etkiyi yaptı.

ÖZTÜRK– Başka değinmek istediğiniz konu.
YILDIRIM– İsviçre’de şimdi eğitimli bir kuşak yetişiyor. Memleketlerine daha akılcı yatırımlar yapacaklarına inanıyorum. Göç olayına sadece ekonomik açıdan bakmamak gerekir. Bence olayın kültür boyutuna bakılmalı. Bizler kültürümüzü önde tutarak yurtdışındaki güzellikleri örnek alıp uygulamalıyız. Bu söyleşi için size teşekkür ederim.

ÖZTÜRK– Ben de size teşekkür ediyorum.

 

 

İlginizi Çekebilir.

Yazarın Diğer Yazıları Emin Türkay Öztürk