Hidro elektrik santrali (HES) tartışmaları, pek çoğumuza meslek yüksek okulu (MYO) konusunu unutturdu. Oysa her alanda olduğu gibi HES’lerle ilgili boş vermişliğimizin arkasında da eğitimsizlik yatıyor.
Çatalzeytin’e MYO yapılmasına ilişkin tartışmalar ilk olarak sosyal medya (facebook) üzerinde başlamıştı. O zaman Bursa’dan bir örnek vermiştim, yineleyeyim:
“Harmancık, Bursa’nın en küçük ilçelerden biri… Nüfusu yaklaşık 8 bin; yarısı ilçe merkezinde, yarısı köylerde yaşıyor. Bursa’nın tüm ilçelerine MYO kuran Uludağ Üniversitesi, Harmancık’ı da unutmamış, ancak kentin en uzağındaki ilçenin, sırası da en son gelmişti. İlçeye MYO kurulması kararlaştırıldı, YOK onayı, Bakanlar Kurulu vs… gibi bürokratik işlemler yapıldı. Bina mı? Yerel yöneticiler, ilçede bulunan bir ilköğretim okulundaki öğrencileri, geçici olarak diğer okullara dağıtıp binayı üniversiteye tahsis etmeye karar verdi, üniversite de olur dedi. Böylece Harmancık 2007 başında MYO’ya kavuşacaktı. Gelgelelim bürokrasi hazretleri devreye girdi. Harmanaklılar MYO açılacak diye beklerken, Milli Eğitim Bakanlığı binanın devir işlemlerini geciktirdikçe geciktirdi. Derken üniversitenin eğitim sezonunun başlaması yaklaştı. Harmanaklılar üniversiteye bina bulmak zorundaydılar. Çünkü bir hafta on gün sonra üniversite açılacak, öğrenciler derse başlayacaktı. Ankara’ya giden ilçe yöneticileri Milli Eğitim’den eli boş döndü. Ancak Harmanaklılar yılmadı. Belediye Başkam Ankara’dan döndükten sonra belediye meclisini olağanüstü topladı ve şöyle bir karar aldı: Belediye düğün salonu üniversite olacaktı. Tüm Harmancıklılann imecesiyle düğün salonu 5 gün içinde aşçılık, mobilya dekorasyon ve muhasebe bölümlerinden oluşan 100 öğrencilik MYO’ya dönüştürüldü. Bir yıl sonra da Milli Eğitim ilköğretim okulu binasını üniversiteye devretti ve bina sorunu da böylece çözümlenmiş oldu.”
Harmanak’ın öyküsü böyle… Peki benzer örnekler Kastamonu’da yok mu?..
Bursa’dan kalabalık bir gazeteci grubuyla Mayıs 2010 ve Temmuz 2011 dönemlerinde ardı ardına iki kez Kastamonu gezisine çıktık.
İlk gezinin başlangıç noktası Taşköprü’ydü. Özelleştirme kurbanı kendir fabrikasının bronz Atatürk büstünü çaldırmış Taşköprülüler. Neyse ki bina yerli yerinde duruyordu. Biz gezdiğimizde MYO olmak üzere inşaat çalışmaları sürüyordu. Biraz Ankara, çokça Taşköprü katkısıyla… İstanbul’daki gurbetçilerden, eski parayla tam 1 trilyon topladıklarını anlatıyordu belediye başkanı.
Taşköprü’den Daday’a, uğradığımız her ilçede, iki konu vardı gündemde. HES ve MYO. MYO’yu kurduk, ama bu HES’leri ne yapacağız, diye kara kara düşünüyordu, yerel yöneticiler. Çatalzeytin’de sorun çok, çözüm yoktu. Hala yok!..
Gazeteci arkadaşlarla ilk gezide uğrayamadığımız Cide’yi de bu yıl ziyaret etme fırsatı yakaladık. Büyük usta Rıfat İlgaz’ın can memleketini gezdik gördük, zenginleştik.
Sevgili Aydın İlgaz’ın da katkılarıyla çok önceleri çözdü MYO sorununu Cide. Üstelik MYO ile birlikte güzel bir de konaklama tesisi kazandı Cide.
Yatırım yatarımı çekiyor işte… Yeter ki akılcı olsun!..
Yeniden sosyal medya üzerindeki tartışma notlarıma dönecek olursam…
Şunları söylemişim:
MYO için ilk koşul bina değil, niyet ve istektir. MYO isteyip istemediğimize karar verelim.
Bina mı? Elin adamı gibi bir düğün salonumuz da mı yok?
Bu gün yaklaşık 50 bin öğrencisi olan Uludağ Üniversitesi’nin 1975 yılında prefabrike barakalarda eğitime başladığını biliyor musunuz?
Düğün salonunda eğitime başlayan Harmancık MYO Aşçılık Bölümü öğrencileri, her yıl ulusal ve uluslararası yarışmalardan madalyalarla dönüyor!..
Üniversite aydınlık ve özgür düşünce ile kültür üretimini getirir. Gerçekten üniversite ise kurduğunuz, kentleri değiştirir, ki Eskişehir örneği ortadadır.
Facebook’a yazdıklarımı şöyle bitirmişim: “Kübra’ya (Şahin) son derece hak veriyorum. Aşk güzel şeydir ve insana yakışır. Belki en çok da gençlere yakışır. Ve o gençler umarım Çatalzeytin’e de aşık olur!..”