“Sivil” festival

Yeniden açması uzun yıllar alan, 5 gün boyunca yeşil mavi harmanına özgü kokular salan ve artık hiç solmamasını dilediğimiz “festival gülü”ne sarıldık bu yaz.

Üzerinden neredeyse 9 ay geçtiğine göre; gündelik eleştiri, anlık kızgınlık ve sıcak düş kırıklıklarını bir yana koyarak, festival üzerine kalem oynatma zamanıdır şimdi.

 

Bütün eksiklerine, kiminde fazlalıklarına yer yer de abartılarına karşın öncelikle hakkın teslimi gerekiyor. Çünkü 29. Çatalzeytin Ginolu Gümüş Balık Festivali, Karadeniz’in ilk festivali olma niteliği unutulmadan hazırlandı ve yürütüldü. Yöredeki diğer festivallere kıyasla taşıdığı farklılıklar da – örneğin kültür sanat etkinlikleri, bunun göstergesi oldu.

“Çalıya basmadan halıya basılmaz” der Çatalzeytin insanları. Başka deyişle hata varsa, ortada yapılmış bir iş de vardır.

Artık 30. Çatalzeytin Ginolu Gümüş Balık Festivali için kafa yorma zamanıdır.

30 yıl boyunca tartışılıp da sonuca bağlanamayan konulardan biri, Çatalzeytin Ginolu Gümüş Balık Festivali’nin kimliği… Elbette festivalin birincil amacı Çatalzeytin’i, Ginolu’yu tanıtmak… Ancak “gümüş balık” da neyin nesi diyenler çoğunlukta… Bunun yanıtı için 30 yıl önceye dönmek gerek.

“O günlerde balık üretimi yeterliydi. Dışarıdan gelene sunum için balık düşünülmüştü. Gümüş balık: Hamsi büyüklüğünde gümüş renginde bir balık türü. Son yıllarda festivale adını veren gümüş balığı göremiyoruz” diyor Emin Türkay Öztürk.

Bugüne dek yapılan tartışmalarda, festivalin kartonpiyer, fındık şekeri, mermer… gibi Çatalzeytin’in başka özelliklerini yansıtacak bir platforma oturtulması gerektiğini söyleyenler oldu. Ancak Çatalzeytin, “festival gülü”nü yeniden dikerken, geleneksel olan da devam kararı alarak bence iyi yaptı. Yine de bundan sonrasını daha çok önemsiyorum.

Şimdi 30. festivalden itibaren yapılması gereken, Gümüş Balık Festivali ile Çatalzeytin’in, Ginolu’nun tanıtılması amacına hizmet edilirken, “gümüş balığı” simge seçilerek, Karadeniz’in korunması gereken doğal dengesine, Karadenizli’nin denizle barıştırılmasına, doğa ve çevre korumacılığın öneminin vurgulanmasına, ekolojik bilinçlenmeye katkı sağlanmasına çalışılması… Hedefe ulaşmak için de sivil toplum örgütleri ve özellikle üniversitelerle mutlaka bağlantı kurulması gerektiği ortada.

Gelelim Çatalzeytin’in diğer yönlerine; fındık şekerine, kartonpiyerine, mermerine, ahşaptan demire geleneksel el sanatlarına, sivil mimari örneği yapılarına, yaylalarına, şairlerine, yazıp çizenlerine…

“Festival birkaç gün değil iki ay sürmeli” diyen CHP Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım, haklı değil mi sizce de?

Sezonun 15 Haziran ile 15 Ağustos arasına sıkıştığı Çatalzeytin’de her yaz günü festival tadında geçmeli bence. Gümüş Balık Festivali geleneksel tarihlerinde ve bildik içeriğiyle devam edip giderken, her yaz günü bir etkinlik yapılamaz mı?..

Fındık şekerini tanıtacak birkaç günlük etkinlik, kartonpiyercileri mermercileri bir araya getirecek bir mini fuar hareket kazandırmaz mı Çatalzeytin’e?.. Yayla ve koy gezileri festivalin sürdüğü birkaç güne değil de tüm yaza yayılamaz mı?.. Türkiye’nin yazın insanları kitaplarını imzalayamaz mı, söyleşiler yapamaz mı Çatalzeytin’de, birkaç gün sürecek bir mini kitap sergisi eşliğinde… Yakın kentlerdeki kitap evleri ilgi göstermez mi sizce Çatalzeytin’e?.. Çatalzeytin kordon boyu yaz boyunca kitapçıların, hediyelik eşyacıların, takı tasarımcılarının standlarıyla dolsa olmaz mı?.. İstanbul’daki, Kastamonu’daki, Karabük’teki dernekler köylerini tanıtıcı çalışmaları yalı da yapamaz mı, onlar da birer standla köylerinin farklı yönlerini ortaya koyamaz mı?..

Neden olmasın?..

Sorun tüm bu organizasyonu kimin nasıl yapacağı… İşte bu noktada 30 yaşına gelmiş bir festivalin hala belediye tarafından yapılıyor olmasını tartışmak gerek… Nerde yıllardır tartışılıp duran Çatalzeytin Vakfı?.. Çatalzeytin insanları pırpıtın ucundan tutsa, yerel yöneticiler tamam dese ÇATKO böyle de bir işlev yüklenemez mi?..

30 yaşında festivalin sivilleşmesi gerek artık!..

İlginizi Çekebilir.

Yazarın Diğer Yazıları Esat Kaplan