Huzur ve barış getirecek diye egemen güçlerin alkışlayarak karşıladıkları 12 Eylül askeri yönetimi, uygulamaları ile ülkemizin üstüne bir karabasan gibi çöktü. Çatalzeytin de üzerine düşeni yerli işbirlikçilerinin devreye girmesi ile fazlası ile çekti. Çatalzeytin çevresindeki ilçelerde yaşanmayanlar güzel ilçemizde yaşandı. Bizdeki işbirlikçi muhbirler; Türkeli, Abana, Bozkurt’ta yoktu. Otuz kadar memleket evladı tutuklandı. Aileleri ve sevenleri büyük acı çekerken, işbirlikçi muhbirler köşelerinden yaşananları gülerek seyrediyorlardı. Aradan tam otuz yıl geçmiş. Aramızdan İbrahim Öztürk, Uçar Kılınççete ve Cemal Özdemir koptu, yaşadıkları acılarla… Selam olsun onlara… Selam olsun dimdik duran 12 Eylül mağdurlarına…
Huzur ve barış ortamının en karmaşık olduğu günlerde “Çatalzeytin Mektubu” parlayan bir yıldız gibi Ginolu ufkundan doğdu, kin ve nefrete inat sevgiyle… Çatalzeytin’i sevenlerin kutup yıldızı oldu. Yorgun bedenlere güç, ezik yüreklere umut oldu. Çatalzeytin’i çağdaş, huzurlu bir belde yapma uğraşındakilerin sözünü söyledikleri halk kürsüsü oldu. Yanlışların karşısında dirençle durdu. O günlerde söylenemeyenleri söyledi. Muhaliflerin, Çatalzeytin’i sevenlerin buluşma noktası, dünyaya açılan penceresi, umutsuzların umudu oldu hep.
Basında otuz altı yıl, toplamda kırk yıla varan Çatalzeytin mücadelemde, gazetemizle birlikte olgunlaştık. Bedenimiz yaşlandı. Beynimizde, gönlümüzde o ilk gün ki heyecan aynen sürüyor, güzel günler görmek için. Birlikte acı çektik. Kaynağı kurutmak isteyen sahtekarlar “Kendi isteği ile (I)” yazan kararname ile Pınarbaşfmn Sümenler köyüne uçurdular beni. Sürgün haberi gazetemizin manşetinden yayımlandı. Acı çektirmekten zevk alanlardan başka kimse mutlu olmamıştır sanırım. Geldik bugünlere… “Çatalzeytin Mektubu” ve biz tüm zalimlere inat Çatalzeytin için varız. Dimdik ayaktayız. Ya onlar (!) Onlar Ancak bizim bedenimizi Çatalzeytin’den kopardılar, ona olan sevgimizi asla.
İlk sayısında “Spor Üstüne Bakış Acımız” adlı yazım vardı. Daha çok Çatalzeytin’de spor üzerine yazılarım çıktı. İlçemizde, ilimizde ve İstanbul’da gençliğin sorunları, sigara, içki ve kumardan kurtuluş yollarından biri olarak spora yönelmeleri ile ilgili toplantılar düzenleyip, yazılar yazdım. Milli Boksör Seyfi Tatar’ın ve Beşiktaş Hentbol Takımının ilçemizde olmalarını gurbetteki Çatalzeytinliler benim kalemimden gazetemizde okudular. Yıldız Ayhan ile olan dostluğumuzu, hocaların hocası Mustafa Arslan’m Çatalzeytin sevgisini okurlar ile paylaştık yıllar içinde… Çatalzeytin’de spor tarihini, gelişimini gençler için yazdım. Elimi taşın altına koydum. Lafla iş yapanlardan olmadım hiç.
Göç vermeye başlamadığı dönemlerde; 1983 yılında “Yatılı Bölge Okulu” başyazımla eğitimin sorununu işledim. Anadolu Lisesi, ilçemiz doğasını yok edecek HES, hastane, kumsalımız, sahil yolu, taş ocakları ve İsmail-Dağköy sorunu vb. konularda yazdığım yazılarımı yayımlayarak sîzlerle buluşturdu, Çatalzeytin Mektubu.
Lokomotif olarak vagonları bir arada tutan gazetemizin kurucusu öğretmenim, müdürümüz Mustafa Öztürk nur içinde yaksın. Ne sağlam temel atmış… Meşale sönmeden, karanlıkları aydınlatıyor. Büyüğüm Emin Türkay Öztürk’ün sürgünlere ve baskılara rağmen otuz yıldır yılmadan verdiği mücadelenin dünyada bir eşi daha bilmem var mıdır ?
“Çatalzeytin Mektubu” , Püsürge Kırtasiye’yi yarattı. Yetmedi, Cıvıltı, Ciye Çatalzeytin Belgeseli, Çatalzeytin Yemekleri kitaplarını bizlere sundu. Bitmek bilmeyen bir enerji. Eğilmeyen, bükülmeyen bir duruş, katıksız bir Çatalzeytin sevgisi… Çelik gibi bir yürek… Daha uzun yıllar Çatalzeytin mücadelesinde var olmak…
1982 yılının Haziran ayında Mamak toplama kampından aklanarak çıktıktan sonra Türkay Ağabey, gazete çıkarma çalışmalarında olmamı isteyince severek kabul ettim. Çünkü, Türkay Ağabeyin benim bugünlere gelmemde emeği büyüktür. 1970’li yılların başlarında Yenievler’de evlerimiz karşı karşıyaydı. Lisede okuduğumuz yıllarda yaz tatillerinde beni yanında tutarak o dönemde çıkan Bizim Çatalzeytin gazetesi için haber ve bilgi toplatırdı. Onun sayesindedir ki kahvehane kültürüm olmadı. Futbol antrenmanlarının sonrasındaki boş zamanlar yazmakla, okumakla geçti. Yazılarım çıktıkça da bu güzel uğraştan kopamadım.
İstanbul’da gazetemiz adına üç gece yapıldı. Bu gecelerin organizesinde büyük bir onurla görev aldım, programları sundum. Böylece gazetemizin okurlarıyla buluşmasını sağladık. Çatalzeytinlileri bir araya getirme görevi de Çatalzeytin Mektubu’nun misyonu oldu. Aynı şekilde Ankara Geceleri ve E. Türkay Öztürk gerçeği…
Çatalzeytinliyi tarihiyle yüzleştiren; Ginolu’nun günümüzdeki duruma gelişine, kumsalın yok edilişine, 41 köyümüzdeki 65 okulun birer birer kapanışına, Cumhuriyet kazanımlarının elimizden alınışına, çıktığında 16 bin olan nüfusumuzun bugün 6 bine inmesine, betonlaşmaya, sevincimizi, hüznümüze tanıklık ediyor, Çatalzeytin Mektubu. Bizi otuz yıllık geçmişimizle yüzleştiriyor. Tarihin, doğanın, coğrafyanın bize en büyük lütfü olan Çatalzeyt-in’imize ne kadar sahip çıkabildiğimizi araştırınca öğrenebileceğimiz en sağlıklı kaynak oldu. Tarih içinde yaptıklarımızı, yapamadıklarımızı yıllar sonra değerlendirme fırsatı verdi bize… Sevabımızı, günahımızı yüzümüze vuran bir pınardır, Çatalzeytin Mektubu.
İstanbul’da Kastamonu Konfederasyonu Yönetim Kurulundaki tek Çatalzeytinliyim. Konfederasyonda, Çatalzeytin’i temsil etmek gibi bir sorumluluğum var. Şişli Belediyesinin 15. Katındaki Belediye Meclisi toplantı salonunda her yaptığımız Yönetim Kurulu toplantılarına Türkay Ağabeyin gönderdiği gazetelerle gidiyorum. Kastamonu adına çıkan en nitelikli gazetenin Çatalzeytin Mektubu olduğunu tüm dostlar söylüyorlar. Bu hakkı teslim ediyorlar.
Bugün hala Çatalzeytin Mektubu’na abone olmayan Çatalzeytinli varsa otuz yıllık bu ulu çınar’ın gölgesinden yararlanamıyorsa bu bir eksiklik değil mi ? Çatalzeytin Mektubu’nu birlikte, içimizdeki bitmek tükenmek bilmeyen Çatalzeytin aşkıyla büyüteceğimiz daha nice yıllara.