ÖYKÜSÜ
Halkın geçimini ilkel metotlarla sadece topraktan sağladığı bir dönemden söz edeceğiz. Hükümete ulaşmak en yakın 12 saatlik yaya yürümeyi gerektirmektedir. Olayların yargısı, cezası, ödülü mahallinde yapılmaktadır çoğunlukla. Zenginler atlı, yoksullar yaya. Çelişkiler türkülerle kınanır, başarılar türkülerle ödüllenir o dönem.
İstanbul’da yükselen, gelişen saraylar, değişen padişahlar, kazanılan kaybedilen savaşlar, pek etkilemez halkımızın yaşayışını. En büyük varlığı, tarlası, yaylasıdır. Öküzüne baba gibi, ineğine ana gibi bakarak yaşamak zorundadır. Ahşap evlerde pencereler küçüktür o zaman. Belki de eşkıya korkusundan. Bir yöre atasözümüzü anımsıyorum “Çam kadı, köknar müftü.”.
Bu ekonomik ve sosyal ortamda yalıya (Çatalzeytin) ya da toprağı, hayvanı çok olana kız vermek tutkudur. Uzak köylülerin de ortalardan, merkeze yakın köylerden, kız almaları gönüllerinde yatar. Daha görgülü gelin alma tutkusudur bu. Alma-verme vardır. Sevme-varma yoktur, o dönem. Evlenenler birbirlerini gerdeğe girince; damat gelinin duvağını açınca tanımaktadır. Tanınmış ailelerden kız alma en önemli değer ölçüsüdür.
O devirde Sırakonak’ta (Somay) Fellahoğlu, Çatak’ta Cambazoğlu tanınmış ailelerdir.
Cambazoğlu için, Fellahoğlu’ndan kız almak ayrıcalıktır. Bu hevesle, Fellahoğlu İbrahim Ağanın kızı Elif, Cambazoğlu’na sözlenir, nişanlanır. Yapılan bu nişandan pişman olunmuş olmalı ki, Elifin sözü Çatalzeytin’e de verilir. Cambazoğlu ile yapılan önceki nişan da bozulmaz.
Gün gelir Cambazoğlu ikinci nişandan habersiz düğün ister, kabul edilir, düğün kurulur. Hiçbir şey yokmuş gibi, büyük düğün gecesi mehirciler (kız köylü) Çatak’a giderler. Kız köylüleri kimbilir nasıl ağırlamıştı Cambazoğlu? Araba mı koşmuştur, köprü mü kurmuştur? Ne yedirmiştir, ne içirmiştir bilinmiyor. Kolay mı Fellahoğlu’ndan Somay’dan kız almak. Mehirciler, mehirlerini alıp dönerler.
Gelin alma vakti Çatak’h gelin almacı at koştura koştura kız köyüne gelirler. Davul-zuma sesi inletir dağı taşı. Cambazoğlu hatırlı adamdır, hatırlı yerden gelin almaktadır. Cambazoğlu ve kalabalık düğün alayı, bir sürprizle karşılaşır. İbrahim Ağa, köylülerini Çatak’a mehire yollamış, bir yandan da Elif’i Çatalzeytin’e gelin etmiştir. Uzun bir tartışma başlar. Cambazoğlu ve Fellahoğlu aileleri arasında. Şaşkındır, herkes. Bu haksızlığa karşı ne yapılacaktır. Sonunda kızın amcası bir çözüm bulur. Elifin küçüğü Hatça’yı çocuk haliyle eyninin elbisesiyle Cambazoğlu’nun gelin atına bindirirler. Cambazoğlu durumu kabullenmek zorunda kalmıştır. Cinayet işlese ne geçecek eline… Gelin alayı boş dönmemiştir ya.
Bu haksızlığa çelişkiye karşı tartışmalar, o kadar uzun sürmüş ki türkiler yakılmış.
Gökçelik’ten düğüncüler aştı
Ocakta şeker şerbeti taştı
Hüseyin Ağanın aklı şaştı.
Alamazsın a Cambazoğlu
Veremezsin a Fellahoğlu
Cambazoğlu at çaptırır
Hüseyin odadan attırır
Tekkelioğlu tezkere yaptırır
Alamasın a Cambazoğlu
Veremezsin a Fellahoğlu
Yalı yolunun uzun söğüdü
Mehmet Ali verdi öğüdü
Küçük Mehmet’in kömüşleri yürüdü
Alamasın a Cambazoğlu
Veremezsin a Fellahoğlu
Hele kıranı aşalım
Kaymakam ile konuşalım
Çolak Yusuf’la barışalım
Alamasın a Cambazoğlu
Veremezsin a Fellahoğlu
Cambazoğlu’nun helvası yağdan
Çolak Yusuf’un helvası baldan
Nişanlısı döndü yoldan
Alamasın a Cambazoğlu
Veremezsin a Fellahoğlu
Evlerinin önü fırın
O fırının duşunu durun
Elif kızda var ince bir burun
Alamasın a Cambazoğlu
Veremezsin a Fellahoğlu
Çatak yolu çakır çukur
Cambazoğlu’nun altını bakır
Çolak Yusuf kimden fakir
Alamasın a Cambazoğlu
Veremezsin a Fellahoğlu
Bu Halk Türkümüz Yunuslar Köyünden (Sait Kızı) Ayşe YÜKSEL’den derlenmiştir.