Çatalzeytin, tarihi sanlarla dolu Kastamonumuzun Karadeniz sahilinde Sinop sınırını oluşturan yaşamaktan zevk aldığımız, tarihin doğanın ve coğrafyanın bize armağanı, içinde bulunduğumuzda huzur ve mutluluk bulduğumuz, dışında olduğumuzda ise yüreğimizin içinde bir sızıdır, bir özlemdir sevgiliye… Bizleri Çatalzeytin’e sahip çıkmaya iten en önemli neden; ecdadımızın var olduğu, doğup büyüdüğümüz topraklar olmasının yanında, talan edilmemiş bir doğa, henüz yok edilmemiş bir çevre olmasındandır.
İlçemizin; dağları, ovaları, yaylaları, akarsuları, şelaleleri ve mağaraları doğal güzellikleridir. Karadeniz’in içine doğru uzanan Sürtüven burnu denilen tepenin üzerine yapılan Ginolu Kalesi M.Ö. 4. yy kadar giden yerleşim yeri olması nedeniyle tarihi zenginliğimizdir. Çatalzeytin’i var eden özellikleri yok ettiğimizde; denizi doldurup sahil yolu çaylarımızın üzerine yabancı ortaklı şirketler tarafından Hes’ ler yapıldığında merkez ve köylerimizde İstanbul’da olduğu gibi yüksek katlı binalar yapıp yeşilliği yok ettiğimizde bizler oralara gönül rahatlığı ile gidebilir miyiz? Kastamonu ilimizin var olan özellikleri ile Amasya’dan sonra yaşlıların huzur içinde yaşamlarını sürdürebileceği kent olma çalışmalarının önünde engel teşkil edilmemeli. Hobi bahçeleri olan tek ve iki katlı binaların yeşilliklerin arasmda yaşamımıza sunulması gurbetten sılaya dönüşü ile çekici hale getirecektir.
Çatalzeytin;
iki küçük çayı iki yanında,
buz gibi suları pınarlarında,
tatlı dil, güler yüz insanlarında,
sahilde bir incidir Çatalzeytinim.
şeklinde tanımlanırken insanlarını güler yüzlü yapan özelliklerini de ortaya koyuyor. Çatalzeytin sevdalıları çevre gönülleri, Çatalzeytin’in yüzünü güldürmek, geleceğinin yok olmasını engellemek için zor koşullarda mücadelelerini sürdürüyor, yılmadan dik durarak… Bu dik duruş Çatalzeytin’in iki yanından akarak Karadenizle öpüşen çaylarımız dan Akçav üzerine yapımı planlanan HES projelerinin çevreye verdiği tahribata Kastamonu İdari Mahkemesinden alınan Çed ‘çevresel etki değerlendirmesi’ raporu olmadan çalışmalar sürdürülemez kararı onların büyük zaferidir. Çatalzeytin’in kazanımıdır. Akçay’ın özgürlüğünün bir tescilidir. Kuşların, kurtların, ağaçların ve balıkların yaşam alanlarının şimdilik kurtarılmasıdır. Ancak sularımıza göz koyanlar bu karar sonucunda boş durmayacaklardır. Ozanımız Tahsin ŞENTÜRK ‘Çevre Raporu’ şiirinde;
Şu dünyanın ortasına acilen,
Tüm canlı varlıklara hitaben
Dikmeli bir tabela
Ve yazmalı kocaman harflerle;
Dikkat insan var!
diyor. Birlikteliğimiz devam ettiği sürece bu tip insanlarla mücadelemiz kalıcı olur, çevre korunur.
Ozan Tahsin ŞENTÜRK’ ün şiirindeki anlatımı kavramalı, sorunu içselleştirmeliyiz. HES’ lerle mücadele, çevreyi koruma birkaç gönüllünün işi değil, hepimizin- sorumlu olduğu- bir konudur. Çelik İNCE, HES şiirinde
ileride tabiatın bozulduğu gün,
suya hasret kalanlar, demeyecek mi kem küm?
Şimdi isyan etmezse gerçeği görenler
çırpınsak da boşuna, geçip girmiştir o gün.
Mücadelenin zamanında birlikte örülmesi gerçeği gözler önüne seriyor.
Enerji Piyasasını Düzenleme Kurulunun HES’ lerle ilgili planlamaları TÜRKİYE’ de iki bine dere ve çayların tehdit altında olduğunu göstermektedir. Kastamonu Cide Loç vadisi – yöresindeki – kazanım sonrasında Çatalzeytin’de Akçay üzerine yapılacak HES’ in de mahkemece engellenmesi çevrecilerin haklı olduğunu gösteriyor. Akçay davasını 13.12.2011 tarihinde Kastamonu İdare Mahkemesinin karan ile kazandığımızı Av. Yakup Şekip OKUMUŞOGLU müjdeleyince, bunca mücadelemizin boşa olmadığını gördük. On yedi ay süren dava süresince Akçay doğa yürüyüşü, İstanbul, Ankara ve Çatalzeytin’ de bilgilendirme toplantıları, çevreci yazar Emin Türkay ÖZTURK ‘ün Çatalzeytin Mektubu Gazetesinde konuyu sürekli gündemde tutması, başarı ile gönüllere önderlik yapması, seksenlik ulu çınar Mazhar ÖZCAN ile dostum tarihçi Dr. Harun ÜNLÜ‘ nün özverili çalışmaları bizleri zafere taşıdı.
Yöre halkının sahibi olduğu suyundan dere yatağına % 10 can suyu bırakılacağı eko sistemin bozulmayacağı, floranın yok olmayacağı bir safsatadır. Bir aldatmacadır. HES’lere taraftar olanlara bir tavsiyem var. Mademki % 10 can suyu ile çevredeki doğal denge bozulmayacak, canlı yaşamı olumsuz etkilenmeyecek o halde size şu teklifime var mısınız? Vücudunuzdaki kanın % 10 ‘u sayılabilecek yaklaşık bir litre kan ile yaşamsal fonksiyonlarınızı tam anlamıyla yerine getiriniz? Bu mümkün mü? Mümkün değil. O halde doğal çevreye bunu nasıl yaparsınız. Yapanları savunursunuz? Yapmayın… Günlük ufak tefek çıkarlar, HES yapan şirketlere yandaşlık; çevrenin tükenişi, bizlerin bitişi olacaktır. Kazanan yabancı ortaklı şirketler, kaybeden 49 yıllığına suyuna el konulan köylü olacaktır. Şirketle para kazanırken, kaybeden; ağaçlar, kuşlar ve balıklar olacak. Kaybeden çölleşen topraklarını terk edecek köylüler, biten-tükenen-tarım ve hayvancılık sonucunda üreticiler, dışa bağımlı olacak ülkemiz. Şunu söylediğinizi duyar gibiyim, ‘elektrik ihtiyacımızı nasıl karşılayacağız o halde!’ Rüzgâr, termal, güneş vb. yollardan elektrik elde edeceğimiz gibi, kayıpları-kaçakları önlediğimizde tüm HES’ ler den elde edeceğimiz elektrik enerjisinin üç katını ülkemize kazandırabileceğimizi söylüyor bilim adamları.
Birbirimize düşmeden ortak çıkarlarımızı iyi belirleyelim. Birbirimizi sevelim. Çocuklarımıza, torunlarımıza bırakabileceğimiz doğal bir çevremiz olsun. Onlarda yıllar ötesinden bizlere saygı duysunlar. Bu çevrede emanet olduğumuzu unutmayalım.
Dostlar, ‘elektrik üretmek bahane, 49 yıllığına suya sahip olmak çok şahane.’ Diyenler karşısında dimdik durarak mücadeleleriyle Çatalzeytin’ in AKÇAY’ını kurtaranlara sonsuz selamlar.